kan köpüren Sakarya’dan İzmir’e dek kattı önüne yedi düvelin kuklalarını tarihin en yüce destanını yazdı
ve bu gün
sene ikibindokuz ağustosun otuzu
kapımızda değil içimizde ne yazık Sevr’in kuyruk acılıları
ey aziz milletim uyan !
uyan da hatırla şehid-i şühedânı hatırla Ata’nı
hatırla toprağını bayrağını sancağını
biliyorum gerekirse yeniden seksenyedi yıl önceki o muhteşem tek vücut olacağını
ey milletim !
şimdi birleşmek birleştirmek zamanı imanını andını
CEYDA GÖRK___29ağustos2009__23.11
Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
biliyorum gerekirse yeniden seksenyedi yıl önceki o muhteşem tek vücut olacağını
ey milletim !
şimdi birleşmek birleştirmek zamanı imanını andını
Inanin tuylerim urperdi muzik ve sozler gunun anlamini anlatan guzel bir yorum ile birlikte bir butun olmus . Duygu dolu yureginizi ve siirinizi en icten duygularimla kutluyorum!!!! Sevgilerimle
kapımızda değil içimizde ne yazık Sevr’in kuyruk acılıları
"Tarih tekkerrürden ibarettir." denir ya hani, işte bunun bizim, Türk milleti için geçerli olmaması lazım. Çünkü biz topyekün bağımsızlık mücadelesi veren tek milletiz. Bİz, erkek, kadın çocuk demeden, her şeyimizle , bileğimizin ve maneviyatımızın gücüyle kutmuşuz bu yurdu. Kimse bize "Al burası sana yurt olsun, bu da hakların ." dememiş. Bu kadar onurlu ve haklı bir mücadeleden çıkıp da bugün böyle dizelerin yazılıyor olması ne kadar düşündürücü değil mi? Selamlar.
Harikasınız Ceyda Hanım. Milli duygularımı iyice coşturdunuz. Bugün yazdığım şiirimi bırakıyorum, dilerim rahatsız olmazsınız. Yürekten teşekkürler size.
VATANIM Benim
Sende doğdum yine sende yaşarım Anadolu’m benim vatanım benim Her engeli sevdan ile aşarım Dağı taşı altın vatanım benim Değerime değer katanım benim
Toprağın şerefle şanla doludur Uğrunda verilen canla doludur Bayrağı boyayan kanla doludur Canımdan değerli vatanım benim. Damarımda sensin atanım benim
Mustafa Kemalle örgütlenip yok olan yıkılan Osmanlının küllerinden bir Türkiye Cumhuriyeti kuruyoruz İlerici-devrimci-ulusal-milliyetçi-halkçı-devletçi ve özgürlük kapılarını sonuna kadar açan bir cumhuriyet
canımızı dişimize takarak var olduğumuz bu topraklarda şimdi içeriden kemiriyorlar cumhuriyet kalesini
biz çılgın adamların çocuklarıyız kimse savaşmadan dışarı atamaz bizi bu topraklardan
TÜRK demiş adıma Tanrılı dağlardan gelen ses Atam Oğuz Kağan / yurdum uçsuz At kişnemeleri sarmışta bozkırı Toz bulutu_naralar yayılıyor doğu_batı Türk yazılıyor tarihe Baykal boyunda Türeyiş anlatıyor beni_bin yılların ardından
Gün han_gök han_yıldız han sesleniyorlar otağlardan Hey Türk oğlu damarlarındayım / uyan
Yeller_seller gibi aktım batıya Önce Attila sonra Alparslan Hun oldum yürüdüm romanın üzerine Bizans diz çöktü Malazgirt te önüme Mevlana oldum/döndüm_yandım aşk ateşine Gel dedim_kimsin demedim gönül kapıya gelenlere Yunus oldum haykırdım / ben seni isterem_seni Dünyalara değişmedim / sevdiğim ile bir kuru değneği Hasan oldum>Ulubatlı Hasan burçların tepesine Ok değil_güller değdi tenime / al sancak ruhumun elinde
Fatih Han sesleniyor ışıklı ülkelerden Hey Türk oğlu damarlarındayım / uyan
Çanakkale den top sesleri geliyor>her yer toz duman Boğuk çığlıklar / tek dişi kalmış canavarlardan Seyyit oldum_son can>son çare Çeliğe bir umut gönderdim ALLAH ın hidayetiyle Lime/lime ettiler vatanımı_anam>babam>fatmam Atamın ardında_et oldum>tırnak oldum Yaşar mıyım ben -çakalın_sırtlanın ağzında>kurt/kan
Atam Mustafa Kemal sesleniyor yüreklerden Hey Türk oğlu damarlarındayım / uyan…
Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK 20 Ekim 1927
Bu güzel şiire ben de Atamızdan bizlere bırakılan bir eseri paylaşarak cevap vermek istedim.
Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla yurdumuz tamamen elimizden alınıyor, vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son veriliyordu. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu. Türk milletinin bu durumu kabul etmesi elbette mümkün değildi. 19 Mayıs 1919'da Atatürk'ün Samsun'a çıkmasıyla, lideriyle kucaklaşan Anadolu, Atatürk'ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Amasya Genelgesi'nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yapıldı. Daha sonra 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelen Atatürk, 23 Nisan 1920'de TBMM'yi kurdu. Böy-lece hem memleketin yönetimi halkın iradesine verilmiş oluyordu. Hem de Kurtuluş Savaşı'nın merkezi Ankara oluyordu. TBMM meclisi yaptığı görüşmelerde yurdun durumunu ve kurtuluş çarelerini aradı. "Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı görüşü"nden hareketle, düşmanla mücadele kararı alındı. Oluşturulan düzenli ordularla savaşa girildi. İlk başarı, Doğu'da Ermeni çetelerine karşı kazanıldı. Daha sonra, Batı cephesinde, Yunanlılarla, I. İnönü ve II. İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşların kazanılmasıyla Yunanlılar'a büyük bir darbe indirilmiş oldu. Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden saldırıya geçti. Saldırı üzerine Mustafa Kemal, ordularına: "Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." emrini verdi. Türk askeri, büyük bir azim ve fedakârlıkla bu karara uydu. 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle, Türk milleti 1699 Karlofça Antlaşmasından beri ilk defa toprak kazanmaya başlıyordu. Sakarya Savaşı, Türk milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçtiği önemli bir savaş olarak da tarihe geçti. Bu zafer sonunda, TBMM tarafından, Mustafa Kemal'e "gazi" unvanı ve "Mareşal" rütbesi verildi. Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Sakarya Savaşı'ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı alındı. 1922 yılı Ağustosuna kadar, hazırlıklar tamamlandı. Güneydeki Türk birlikleri, büyük bir gizlilik içinde Batı cephesine kaydırıldı. İstanbul'daki cephane depolarından silah ve cephane kaçırıldı. İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hâle getirilen toplar onarıldı. Yeni silâhlar satın alındı. Ordumuza taarruz eğitimi yaptırıldı. Bu hazırlıklardan sonra, Gazi Mustafa Kemal'in başkomutanlığını yaptığı ordumuz, 26 Ağustos 1922'de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos'ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis'te vardı. Bu savaş, Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak adlandırıldı. Büyük Tarruzun başarıyla sonuçlanmasından sonra düşman, İzmir'e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiş oldu. Hain düşmanın, haksızca ve alçakça işgaline "dur" diyen ve kanımızın son damlasını akıtmadan yurdumuzu bırakmayacağımızı dünyaya ispatlayan bu büyük zaferi her yıl, 30 Ağustos günü, bayram yaparak kutluyoruz.
...
Ne günlerdi onlar ne hazin günlerdi onlar işgallerin altında inlerdi canlar. Yaz günü kâğnı peşinde cephede mevzi başında İstiklal Savaşı’nda yüzbinlerdi canlar.
Yurdumdan bir zamanlar yükselirken dumanlar akan sel miydi? ..değil kanlardı kanlar. Daha sabahın beşinde toprağın sinsi döşünde süngü dövüşünde can verdi kahramanlar.
Ben şehit onbaşı Dursun şehadet şöyle dursun -vatana can feda olsun- derdi kahramanlar. Yiğit oğlu yiğitlerdi şehit oğlu şehitlerdi cenk yerinde görsen nasıl kükrerdi onlar.
ONLAR NE ŞANLI NEFERDİ ÖLÜMLE NİŞANLI ERDİ EY TÜRK ULUSU’NUN FERDİ BİL Kİ ATAN CENGÂVERDİ
İSTİKLÂL İÇİN NAMERDİ HINCA-HINÇ YERLERE SERDİ
NE ŞAN ŞÖHRET..NE CAN DERDİ ONLAR Kİ VATANSEVERDİ ÇALMASIN YURDUN İSTERDİ BAĞRINDA ÇANLAR
Ne günlerdi onlar ne hazin günlerdi onlar bitmişti sanki hayat gelmişti sonlar. Derken içlerinden biri yüzyılın eşsiz önderi dedi durmak yok..ileri!
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.