Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Sarmaşıka
Sarmaşıka

HİSSETTİN Mİ HİÇ

Yorum

HİSSETTİN Mİ HİÇ

( 2 kişi )

1

Yorum

0

Beğeni

5,0

Puan

1036

Okunma

HİSSETTİN Mİ HİÇ


I
derler ki
erguvan zamanı kurulmuş bu şehir
Bizans’ın rengiymiş erguvan
derler ki
kaçıp gelmiş Filistin’den
beyaz iken pembe olmuş utancından
derler ki
en çok yakışandır bu şehre
çığlığıdır yeniden dirilişin
bir de içkisi şairlerin
onda neşe
onda aşk
masalın rengi vardır onda
bu gözle baktın mı hiç
erguvan ağacına


II
vakit gece
kulenin terası
doluştular mı
Cenevizli taş ustası / parmakları
gözü deniz olmuş biri
bağırtısı tutsakların
semaya bakan Takiuddin Efendi
ateşin dili
uçan kule / fırtına
tulumbacılar sonra
hepsine çakıp
gönlümün en nadide çiçeği selamımı
Hazerfan Ahmet Çelebi’nin durduğu yerde
açıp da kollarını onun gibi
hiç öptün mü sevgilini
ay ışığında yaldızlanan görüntüsünde Boğazın


III
dolanırken revakları arasında Topkapı Sarayı’nın
bir lale resmine değerek ansızın
gidelim serv-i revanım yürü Sa’dabad’a
dedin mi hiç
asıldın mı küreklere
Haliç / Kağıthane
kaplumbağa / lale bahçesi
yanan mumlar gecede
menevişlendi mi gözünde
Hisar-Buselik makamında bir şarkı
Tamburi Mustafa Çavuş Efendiden
dök zülfünü meydana gel
dolandı mı dilinde
şarabın en hası değdi mi damağına
Haliç’e uzatıp bakışlarını
geçmişin o deminden
kaçamak bir öpüş attın mı hiç / sevgiline


IV
Piyer Loti / Haliç
kahve / bir yudum
seğirmekte gün batımı / eflatun
mezarlar suskun / Haliç yorgun
ince bir sızı konaklıyor yüreğime
Haliç’ten perde perde
mazide kalan günlerin çok sesli müziği yükseliyor
bir martı söküp yüreğimi Balat’a götürüyor
Balat / kayarak aktı kadırgalar
zincirler / Hamza bey / kapı
kaç dilin rengi
kaç inancın türbesi
ve agora meyhanesi
nargile / çaydanlık fokurtusu
tıkırtısı / tesbih / kehribar
bir müzik yakıyor hepsini
yürekler ateş / bedenler hareketli
buziki eşliğinde kasap havası
zeyvekiko / sirtaki sonra
bir ud ise eşlik ederek kanuna
yürekleri seriyor boylu boyunca
böylesi bakışı kuşanmış
baktın mı Haliç’e hiç
Balat astı mı yüreğine fotoğraflarını / sararmış


V
gece / fırtına
binlerce yıl önce bir ışık
ince / cılız
direnmekte
Kız Kulesi’nde ışığa dua da Hero
saçları rüzgarın ellerinde
nafile
boğazın sularında yitti Leandros
Hero / çığlık
bedenin sunumu denize
o gün bugündür
sevda denince
Hero / Leandros
hiç düşer mi aklına


VI
gökyüzü rengi
kah ışıltılı / kah gölgeli derisi
her kıvrımında bir güzellik / apayrı
kuyruğu kavaklarda / adalarda başı
lodos poyraz çeviriminde yiyince kırbacı
unutarak bir anda o munis kayışı
Rumeli Hisarı................
Beylerbeyi.........................
Sarayburnu....................
çığlığında inleyen
demir kuşanmış gemileri ki savuran
o koca yılanı gördün mü hiç
masallardan fırlamış yedi başlı ejderha


VII
Feshane
Feshane-i Amire
fes yığını öbek öbek / renk renk
ustalar / nasılda yürüyor parmakları
esmer / kara
Güney Amerika damgalı
bak şu kaytan bıyıklı
ne de yakışmış cemaline
kafasına bindirdiği fesi
tam burada
tam burada işte
solurken Feshane
fes yerine olsa da kasketin
burarak kaytan bıyıklarını
hiç gülümsedin mi
ceylan bakışlı dilbere



VIII
üç asırda üç yumruk
sarsıldı temelleri
kırmızı
uzun ince dil
öylesi meşhurdu ki
seyrine düşerdi tüm ahali
o yaz sıcağı
ağustosun yirmi üçü
bin dokuz yüz sekiz
Fatih bir gecede silindi
yangınlardan öte kesip budamalar
cep / para
Yahya Kemal Beyatlı
o ünlü şair
dayanamadı da
kör kazma dedi cellatlarına
hala işbaşında bu zevat
sadece adresleri değişti
yine de her mevsim çiçeklenen bu güzelliğin
onca kıyımdan arta kaldığını
düşündün mü hiç

IX
Bazilika Sarnıcı
dar günlerde adresi suyun
Kapalıçarşı / Fatih / ilk çivi
Ayasofya
Sinan’ın dehası Süleymaniye
avlusunda türbesi
Hipodrom
isyan / darağacı / tören
her zerresi çığlık
göbeğinde çığlığın
Amon-RaTapınağı’ndan Dikilitaş derler bir göz
seyirlerdedir
bu bahçenin çiçekleri bitmez saymakla
kan kırmızıdan gök maviye
yokluğunda birinin
yaralanacağını binlerce yıllık büyünün
düşündün mü hiç

X
canlı tanığın bir iki / adı çınar
simgesi ululuğun
her şeyi görmüşlüğü / işitmişliği var
Eyüp Sultan Türbesi pencere önü
Topkapı Sarayı birinci avlu
en ulusundan iki çınarı evinde ağırlar
onlara dokunup
öperek yaşlı gövdelerini
dinledin mi hiç türkülerini

XI
göbek taşı
küçük deliklerinde kubbenin
sarı ışık gözlerine akıyor
halvet hücresinde keselendin
sıyrıldın kirlerinden
ılıklığa doğru akarken
Nubanu Sultan’ın sana baktığını
sarı ışığın içinden
hissettin mi hiç

XII
yaz sıcağı
Karaköy / tünel
farklı bir serinliğin kuşatması aniden
soludukça içine akan
seramik duvar karoları / tünelin ağzı
gülümsüyor mu yoksa şaşkınlığına
çekiliş gıcırtılarla
eski zamanlardan kalma bir devin kollarında
Pera’dasın
seni bekleyen tramvaydasın
Barok tarzı binalardan fırlayan öykülerle
akıyor İstiklal Caddesi
büyülü bir yolculuk gibi
Taksim’ de uyanıyorsun ovuşturarak gözlerini
hiç böyle hissetin mi


XIII
Moda / çay bahçesi
Galata köprüsü / nargile
Emirgan Korusu / Sarı Köşk
balık lokantası / Bebek
iskele / Beşiktaş
............................
...........................
akmada Boğaz içinde
çığlık çığlığa martılar
ellerin boğazda / boğaz ellerinde
bir balık çırpınıyor oltanın ucunda
beyaz bir yelkenli giriyor davetsizce
ve birden
dünlere düşüyor gölgen
sislerin ardında düşman gemileri
gitseler de geldikleri gibi
bozuluyor o anın tılsımı
onca güzellik akarken içine
kanayan o yüreği de duyumsadın mı hiç
bir bakış anında boğazın sularına


XIV
dev bir sahne
uzun / kısa
kısa / uzun
damlalar
her damlada de ayrı bir soluk
her damlada
dün / bugün
düşü yarının
bakışlarını uzatarak ötelere
ilk düşen damlayı aradı mı gözlerin
belki Traklardı
ya da ötesi
şimdi sahne senin
oynarken rolünü
belki Romalı bir terzi
belki..Osmanlı bir yeniçeri
belki Cenevizli bir kaptan
belki Bizanslı...................
belki.... belki.....
o damlada
onun gibi öptüğünü sevgilini
ya da kadeh kaldırdığını bir sevince
boğaz akarken gözlerinde
düşündün mü hiç


XV
sürekli kaynamada kazanı
hiç sönmedi ateşi
içine neler neler girdi
yeni renkler / sesler yeni
zenginleşti sürekli
devinerek çeşnisi
Anadolu /Balkan / Kırım / Kafkas ..............
ta Hindi Çine
say sayabildiğin kadar
her yerden bir tutam var
sen de değil misin onlardan biri
hiç düşündün mü bu kazanda piştiğini


XVI
hiç.............
hiç......................
hiç....................................
hissettin mi hiç
oradan oraya koşmanı bir an kesip
birisine dokunmanın bile
yüreğine dokunmak olduğunu İstanbul’un
hissettin mi hiç
































Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Hissettin mi hiç Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Hissettin mi hiç şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
HİSSETTİN Mİ HİÇ şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
köy kızı
köy kızı, @koykizi
7.8.2009 01:51:16
5 puan verdi
Ben çoktan hissettim..adım adım İstanbulu gezmişçesine..belgesel tadında geçmişten günümüze kadar süregelen.. Kutluyorum..Üstad..Sevgiyle..
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL