1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2248
Okunma

Bir 4 Mayıs gününün Cumartesi sabahında aldım
ölüm haberini
böyle apansız mı terk edecektin bizi
veda bile etmeden
ecel trafikte yakalamış seni, duyduğum bu
randevuya geç kalmazmış ecel anladık hepimiz
seninle kaç kısacık bahar eskitmiştik sohbetlerde
ölümden konuştuk bazen
fakat nereden bilirdik 32 yaşında gideceğini
hem de en mesut günlerinde
ardında iki çocuk ve yüzlerce sevdiğini bırakarak
tabutunu taşımaktan bahsetmemiştik oysa hiç
ölüm ne garip değil mi hocam?
Bir anda var olmak ve yok olmak bir anda
masal gibi her şey ve “masal kadar” gerçek
bir boşluğa düşüyorum, bir boşluğa
dostlarım kayıp kayıp gidiyor, sevdiklerim...
hayat kayıp gidiyor ellerimden.
Oğlunu gördüm senin
ne kadar mahzun, geleceğe çaresiz
bir yıkılışın resmi...
eşin; yarısını kaybetmiş bir bütün kadar eksik
annen; yüreğini çıkarıp parçalamışlar sanki
yaşamak çekilmez bir yük, senin ölümünden sonra babana zaten
kardeşinin umutlarını parçalamışsın giderken
bizler mi?
hiç sorma, sakın sorma
ölümün o acı, o buruk lezzetini tattık seninle yeniden
ama taa derinden
ve tüm bunlardan sonra yatırdık seni
iki metrelik kupkuru toprağa
senin öğrettiğin şekliyle
artık onun kucağında uyuyacaksın ninniler duymadan
ayetlerle, dualarla gönderdik ebedi yolculuğuna
elbisen kar gibi beyaz, gönlün gibi ak
rabbine uçuyorsun, en sevdiğine; gözün aydın
insan geldin dünyaya,
insan yaşadın
ve şimdi hakikate gidiyorsun insan olarak
ne mutlu acı da olsa...
kavuşmak dileğiyle bir gün
rüzgarlı tepeden uğurlar olsun
mekanın cennet, kabrin nur olsun.
AbsürdX
5.0
100% (1)