10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2455
Okunma

Mahallenin fırını yandı mı, beklerdik,
Peynirli pidesini Hüsniye yengenin,
Karabaş kapmazsa elimizden,afiyetle yerdik...
Su, çeşme kurnasından kana kana,
Kış geldi mi, naylon torbadan kayak...
"Çocukluğumu geri verin bana"
Ya plastik kayrıkomla, yada yalın ayak...
Sanki ağlamadık inek peşinde,
Koca dişli ayçiçekleri seçip,
İndirmedik mi,ceplerimize...
Kara dere spor hevesiyle atışmadık mı?
yerinde çamlık şimdi,Bağ içinde..
Kiraz ağacında, gecenin ta ikisinde,
Gazeller çekmedik mi?
Sen aramazsan bizi kim tanır...
Ayrılık fena, yaşanmış yıllar özlediğim,
Kana kana suyunu içip, bıçağımı bilediğim,
Kızpınarı’ nın taşları bile beni tanır...
Gâvurlar köprüsünden öte,kekik otları kokar,
Tetikler bayırından aşağı, ne anılar yatar...
Kavuşur,Gülap düzünde, bezirane-göbekçi deresi,
Kışın yol vermez,kursağında kalır avcının hevesi.
Gavgalanmalık düzlüğüne yayılan,kızkuşları beni tanır...
Suluk’tan tepeye bakınca içim burkulur,
İşte gerçek olan ölüm, gün var hesap sorulur...
Mezar taşları acı bakar,hasretimi gömdüğüm.
Kanayan yarama hançer sokulur...
*
O toprağa düştüm bulandım...
Çamurdan arabacıklar yaptım,
O toprak yoğurdu,oldu aşım,
Ve bekle o toprakta çürüyecek,
O toprak son durak,unutsan da arkadaşım...
1997-KARADERELİ