10
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2283
Okunma

Mürekkep balığı (İng: cuttlefish) , Kafadan bacaklılar (Cephalopoda) sınıfının, Onkollular (Decapodiformes) grubundan denizlerde yaşayan bir yumuşakça.
Hepsi ayrı eşeylidir. Solungaç solunumu yaparlar. Ağız bölgesinden çıkan 10 adet kolları vardır. İki kolu diğerlerinden daha uzundur. Dinlenme halinde içe çekilmiş olan bu kollarını avlarını yakalamak veya korunmak amacıyla ileri doğru fırlatırlar.
Kollarının iç yüzeylerinde çok sayıda vantuz (emeç) bulunur. Vantuzların içleri dişli boynuzsu yapılarla bezenmiştir. Ilıman ve sıcak denizlerin kıyı sularında bol rastlanırlar.Yırtıcı hayvanlardır.
Mürekkepbalıkları olağanüstü bir beyin, heyecan hissi, hassas bir koku alma duyusu, oburluğa varan bir tat alma duyusu ve çok hassas gözlere sahiptir. İri gözlerinde 70 milyon görme hücresi vardır. Görüş alanları 360 dereceyi bulur. Arkalarını da rahatça görebilirler.
Karanlık sularda koku alma duyusuyla avlarını tespit ederler. Sinir sistemleri tarafından kontrol edilen ve kromotofor denen renk değiştirme hücreleriyle her ortama kamufle olurlar. İridosist (?) denen deri hücreler de ışığı yansıtarak renk değiştirmeye yardımcı olurlar. Pusuya yattıklarında kuma gömülerek kendilerini gizlerler.
Yanlarından bir av geçtiği zaman, uzun iki dokunacını ileri fırlatarak vantuzlu uçlarıyla avını yakalar, diğer kollarıyla da ağızlarına götürürler. Ağızlarında papağan gagasına benzeyen güçlü öğütücüleriyle bir yengeç kabuğunu veya balık kafasını rahatça öğütürler.
Büyük bir mürekkepbalığı, sert ve sağlam gagasıyla kalın çelik telleri bile ısırıp koparabilir. Tükürüğü bazı hayvanlar için öldürücü zehir tesiri yapar.
Mürekkepbalığı saldırıya uğradığı zaman, mürekkep kesesinden suda dağılmayan ve ana hatlarıyla mürekkepbalığının vücut şeklini andıran koyu renkli bir sıvı püskürtür. Aynı zamanda mürekkepbalığının rengi açık bir hal alır. Böylece hayvanın püskürttüğü ve kendi şeklini alan mürekkep bulutu kendisinden daha fazla görünerek hasmını aldatır.
O sırada da kendisi jet sistemiyle hızla oradan kaçar.
Katran karası bir kabusun içinde
Henüz alevi sönmeyen
Bir ateş parçası sanki yüreğim
Korlanmayı bekleyen
Gittiğinden beri,
Hem öksüz hem de yetim kalan yanlarımı
Dolduramadığım bir heyhulâ içinde
Şimdi acılarımın hadde değdiği yerdeyim.
Damla damla damlayan bir su gibi
Biriktirdiğim denizlerimi
Neden değil de,nasıl sevdiğimi
Ah! ...
Bir Allah bir de ben bilirim.
Adını koymadan yarattığım,
Bazen bir karıncanın su içebileceği kadar
Sakin ve sığ,
Bazen de ağır sevda yüklü gemilerin
Geçebileceği kadar derin denizlerimde
Yanına yaklaşınca, şekilden şekle giren bir omurgasız,
Bazen de görünmemek için lacivert boyalarını
Etrafına bırakan korkak bir mürekkep balığıydın sen
Hiçbir zaman gerçek yüzünü yakından göremediğim.
Ve hatta;
Anlamını hiçbir lûgatta bulamadığım
Yanar döner bir hercaî,
Suya şiirler yazan zavallı bir şair
Susarak, dilini dişleriyle neşter kadar kesici
Bileyleyen amansız bir dil ustası
Yorgun kervanların başı,
Çıkmaz sokakların karanlık karmaşası
Her buluttan nem kaparak
Bir bardak suda fırtınalar koparacak kadar usta bir dümenci
Geçmişini,inkâr edecek kadar tarihsiz
Ateşi,ateşle körükleyip
Yakan, yıkan asi bir rüzgârın gölgesinden
Başka bir şey değildin aslında sen ,
Kendini, kendin bile çözemediğin.
Asi bir rüzgarın gölgesinde,suya şiirler yazan bir mürekkep balığı! ...
Bundan sonra!
Adın;
Artık böyle anılsın!
Hande HAGHGOUİ
28.06.2009
çengelköy/İSTANBUL
5.0
100% (4)