Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
ekremsama
ekremsama

MEZAR TAŞINDAKİ SIRLAR

Yorum

MEZAR TAŞINDAKİ SIRLAR

( 3 kişi )

8

Yorum

0

Beğeni

5,0

Puan

2814

Okunma

MEZAR TAŞINDAKİ SIRLAR

MEZAR TAŞINDAKİ SIRLAR



Ağır ağır çıkıyorum Eyüp yokuşundan,
Maziye gidiyorum taşların duruşundan.

Mezar taşları, koca bir tarihi okutur,
Manasız yapılmış tek bir mezar taşı yoktur.

Şu taşın baş kısmı kocaman kat kat sarıklı,
Mutlaka mevtada dünya kadar ilim saklı.
.
Bak bak, heybetli kavuğunun yarısı dökük,
Ümera sınıfından biri, rütbesi büyük.

Şu taşın desenleri zannedersin körüklü,
Erkanı harpten olmalı bu, hem de çarıklı.

Bu taş var ya, işte surada, amma da iri!
Sanıyordu ki, kendisi vazgeçilmez biri.

Zorbanın biri olmalı şu taşın sahibi,
O da topraklara düşmüş celaliler gibi.

Şu tarihi okur musunuz beşyüzon yıllık?
Mazide kalmış arkasından atılan çığlık.

Şu uzun külahlı taşın süsleri kallavi,
Anlıyoruz ki bunun meşrebi de Mevlevi.

Hokka kalem desenlerini buraya çizip,
Anlatmak istiyor ki, buradaki bir katip.

Anladın mı, celladın taşı niçin desensiz?
Nefretli anışlardan korunmak için bu giz.

Bebek mezarı bu, kalmış küçük bir bölümü.
Yeni doğmuş olmalı, o da tatmış ölümü.

Sanki yelkenli bir tekne şuradaki mezar,
Bir denizci olmalı, üzerinde de yazar.

Yeniçeri mezarı bu, toprağa karılmış,
Zorbaya duyulan hınçla başı koparılmış.

Hanım mezarıdır, taşa çiçekler dizilmiş,
En önemlisi, üstüne hotozu çizilmiş.

Bakar mısınız, boynunda kement resmi belli?
Asılarak öldürülmüş birisi besbelli.

Bu taşın kafasına sarık değil konmuş fes,
Osmanlının son dönemi, ama sanat enfes.

Çiçeklerle süslenmiş bu başı, iyi bilin,
Muradına ermeden ölmüş taze bir gelin.

Bu sade bir taş, yıkılmış yerlere dökülmüş,
Sıradan biriymiş, o da buraya gömülmüş.

Hüvelbaki der, başlar her birindeki yazı,
Sonunda da fatihaya davet eder bizi.

Her taş tarihin aynasını bize tutuyor,
Öyle ilginç ki, hepsi kendini okutuyor.

www.ekremsama.com

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (3)

5.0

100% (3)

Mezar taşındaki sırlar Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Mezar taşındaki sırlar şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
MEZAR TAŞINDAKİ SIRLAR şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Aydın Bayrakdar
Aydın Bayrakdar, @aydin-bayrakdar
11.8.2009 14:02:21
Hollandalı arkeolog Martin van Bruinessen "Tarih Sümer'de başlar" diye büyük bir eser vücuda getirmiş ve akademik çevrelerde bu kitab çok itibar görmekde. Ben bu kitabı görmediğim için hakkında yorum yapamayacağım, zira kanaatim şudur; Tarih, Sümer'de de başlasa, Kemer'de de başlasa, ikinci en sağlam kaynak MEZAR TAŞ(LAR)Idır. Birincisini Şama Hocam biliyor, benim yazmam abesle iştigaldir.

Tebrik ve selam...
kadiryeter
kadiryeter, @kadiryeter
24.6.2009 09:18:15
.edebiyatdefteri.com/siir/246900/mezar-tasindaki-sirlar.html
ekremsama
"MEZAR TAŞINDAKİ SIRLAR"

Sülüklü Mezarlığı'ndan çıkarken, arkadaşı gördüm;
Şu mezarlık var ya Mustafa; enbüyük kütüphâne dedim.K.Y.

Araştırmacı- Yazar ve şair, Murat Yüksel Beyefendiyi elbet ki, tanırsınız... Trabzon Mezarlıklarındaki Mezar başlıklarının bilgilerini derleyip, Osmanlıca ve Türkçe olarak Trabzon'a eşsiz eserler bırakarak Isparta-Senirkent'e gitti; Vatanına yerleşti.
Şiirinizi okurken, hemen bu Vefâkâr Dost İnsanı hatırlattınız.

Saygı ve Selâm ile bildirdim...

Kadir Yeter.
24.6.2009 Çarşamba.TRABZON.

kadiryeter tarafından 6/24/2009 9:20:03 AM zamanında düzenlenmiştir.
Etkili Yorum
Sabiha KÜÇÜKTÜFEKÇİ
Sabiha KÜÇÜKTÜFEKÇİ, @sabihakucuktufekci
22.6.2009 22:34:04
5 puan verdi


"Mezar taşları: İki hayat arasındaki köprü… Mezarlıklar için kullanılabilecek en iyi tanımlardan biri de bu olmalı. Ya da, “eşref-i mahlûkat” (yaratılmışların en şereflisi) olarak dünyaya getirilen insanoğlunun, fani bir yolculuktan, sonsuz yolculuğa geçtiği küçük istasyon…

Hayatın içinde adeta bir anıtmışçasına yükselen mezarlıklar kendi içlerinde de bir anlam taşır. Kimi zaman sahibini ifade eden sembollerle bezenir, kimi zaman ise peygamberlikten sonraki en büyük mertebe sayılan sahabiliğin taşıyıcısı binlerce insanınki gibi sadece küçük bir tahtayla sembolize edilir. Üzerinde isim bile yoktur çoğu zaman…

Şüheda bir bedeni, Yaratıcısı bilse yetecektir! Hatta kimi zaman değil mezar taşı, bir mezarı bile yoktur gidenin… Dilden çıkacak Fatiha bilir yolunu, çıktığı ağza hiç görünmeden…

“Ziyaret yeri” anlamına gelen mezar, Türkistan’da “gavr” diye tabir edilmesinden kopup geldiği sanılan “kabir” tabiriyle de ifade edilir. Çoğu zaman baş tarafında, kimi zaman da hem ayak hem de baş tarafına dikilen mezar taşları, ölen kişinin kimliğini yansıtır.

İslamiyet düşüncesi içinde yer almayan bir inanıştan uzanarak gelen mezar taşı geleneğinin, Türklerin İslamiyet öncesi inancı olan Şamanizm’den geldiği kabul edilmektedir. Türklerin İslamiyet’i kabul etmesinin ardından, İslam inancını taşıyan sembollerin yer verildiği mezar taşları, bir sentezin ürünü olduğu gibi, İslamiyet’e de aykırılık taşımayacak zenginliği barındırmıştır.

Türklerde Göktürkler’le başladığı kabul edilen mezar taşı uygulaması, özellikle Selçuklu ve Anadolu Beylikleri dönemiyle zenginliğe kapı aralar. 600 yıldan fazla süren Osmanlı medeniyeti boyunca, farklı çizgilere bürünür.

Osmanlı mezar taşlarının, İslam kültürüyle yoğrulmuş ve geçmişte kalan Türk topluluklarınınkinden farkı, doğa unsurlarının daha sıkça kullanılması; ancak bunun sade bir anlatımla sunulmasıdır.

Mezar taşlarında işaretler

Kabir boylarından anlaşılsa da, mezar taşları, ölen kişinin kadın, erkek ya da çocuk olduğunu basitçe gösterir. Çocuk mezarlarının boyları gibi, taşları da kısadır.
Kadınlarla özdeşleşen ve tasavvufî anlamda önemli semboller sayılan çiçekler, kadın mezar taşlarının da üzerinde yer alır.
Erkek mezar taşları ise taşın üzerinde yükselen başlıklardan anlaşılmaktadır. Bu başlıklar çoğunlukla, sarık, kavuk ve fes gibi sembollerle ifade edilir.

Osmanlı ve öncesi Türk-İslam devletlerindeki mezar taşları çoğunlukla bir mesleği ya da dinî müntesipliği anlatmaktaydı. Bunlar kadar sık olmasa da, tasavvuftaki kökeninden beslenen başka semboller ve motifler de mezar taşlarına işlenmekteydi.

Meslekî semboller, ölen kişinin toplum içindeki konumunu göstermekteydi. Ancak öyle ki, aynı mesleğe sahip kişiler arasındaki derece ve rütbe farkı dahi, mezar taşları arasındaki farklılığa neden olabiliyordu.
17. yüzyılda, sarayda yüksek makam sahibi kişilerin tören kavuğu olan Mevlevî, Selimî, Yusufî, Celalî, Mücevveze’ye mezarlıklarda sıkça rastlanılır. “Kallavî kavuk” olarak da bilinen bu büyük kavuklar, padişahtan sonra gelen sadrazam, vezirler ve kaptan-ı derya tarafından kullanılmaktaydı. Kavuklar içinde en ihtişamlısıydı ve aşağıdan yukarıya doğru daralıyordu.

19. yüzyıla gelindiğinde ise Edhemî, Ahmedî, Cüneydî, Kallavî, Örfî, Serdengeçti, Düzkaş, Kalafat, Dardağan, Mollayî, Paşayı, Zaimî ve Katibî gibi kavuklar içinde Katibî kavuğa toplumun neredeyse her kesiminde rastlamak olağandı. Özellikle İstanbul mezarlıklarında karşımıza çıkan "Katibî kavuk"lar, kapıkulu görevlileri ve üst düzey yeniçeriler tarafından kullanılıyordu. Kafesî, Perişanî, Çatal, Horasanî ve Silahşor gibi isimler alan serpuşlar (başlıklar), Osmanlı tebaasının çoğunlukla giydikleriydi. Mezar taşlarının başlarında da bu serpuşlara sıkça yer verilirdi.

Fesler aidiyeti gösterir

19. yüzyılın ortalarına henüz gelinmeden Osmanlı’da giyilmeye başlanan fesler de, çokça görülen mezar taşlarının süsleyicileridir. Fesler, padişaha göre değişiklik gösterdiği için, mezar taşlarındaki feslerden hangi padişah döneminde yaşamış olduğu da kolaylıkla anlaşılabilir. 2. Mahmut dönemindeki feslerin çekiciliği dikkat çekerken, bu feslere “Mahmudî” adı verilir. Sultan Abdülaziz döneminde kullanılanlar “Azizî”, Sultan 1. Abdülhamid devrindekilere de “Hamidî” diye anılmaktaydı. Bunlar içinde en sık rastlanan mezar taşı ise Azizî’dir.

Osmanlı mezar taşları içinde dikkat çeken bir diğer kesim de yeniçerilerdi. 101 Yeniçeri ortası ve 61 Yeniçeri bölüğünün simgeleri, yeniçerilerin kollarına ve bacaklarına işlendiği gibi öldükten sonra mezarlarındaki taşlara da işleniyordu. Bu uygulama, 2. Mahmut’un Yeniçerileri ortadan kaldırmasına kadar sürdü.

Kimlikleri itibariyle en gizemli mezarlara sahip olsalar da, en sade mezar taşları cellatlara aitti. Görevleri idam etmek olan cellatların, öldükten sonra kıydıkları insanların yakınlarının beddualarına maruz kalmamaları için mezar taşlarında bir bilgi bulunmazdı. Eyüp Mezarlığı’nda ayrı bir bölüm olarak yer verilen cellat mezarları ne yazık ki günümüze sadece 4 taneyle ulaşabilmiştir.

Mezartaşları kimliği yansıtır
Mezar taşları, ebediyete intikal eden kişinin dinî kimliğini de yansıtmaktaydı. Mevlevî mezar taşları, tarikatın sembolü sayılan “sikke” ile ifade ediliyordu. Tarikatta derviş olanların taşlarında "destarsız dal sikke" yer alırken, şeyhlerin taşları "destarlı sikke" şeklinde sembolize ediliyordu. Yalnızca “muhip” derecesinde muhabbet besleyenlerin mezar taşlarında ise sikke yoktu. Sikke taşın gövdesine işleniyordu. Birçok tarikatta bu uygulama aynen yapılıyordu.

Bektaşî şeyhlerinin mezar taşlarında genellikle 12 dilimli Hüseynî ve 4 dilimli Edhemî başlık kullanılmıştır. Bektaşî mezar taşlarına ayrıca 12 köşeli "teslim taşı" ile "teber" ve "keşkül" gibi tarikat eşyaları da, kabartma şeklinde işlenmiştir.

Kadirî ve Nakşibendî tarikatlarına mensup olanların mezar taşlarının başı ise müjganlıdır. Kadirî taşlarında 18 köşeli yıldız ile 8 yapraklı gül motifi kabartmaları vardır. Bayramîlerde 6, Celvetîlerde ise 13 dilimli mezar taşı başlığına yer verilir.
Melamîlerde ise başlık bulunmaz. Bunun sebebi de özel giysi ve taçları reddetmiş olmalarıdır. Melamilerin mezar taşlarında sadece isim ve meslek yazılıdır.

Lale figürü, Allah(celle celalüh)’ı remzeder
Mezar taşlarında en sık kullanılan sembollerden biri ağaçtır. Özellikle “hayat ağacı” adı verilen geniş ağaç, Orta Asya menşelidir. Dallarına konan kuşlar, ölünün bizzat kendisini ifa etmektedir. O, kuş gibi, hayat ağacının üstüne yükselerek, Rabbine yakınlaşmaktadır. Bu ağacın meyveli olanı ise bilgelik ve irfan yönünden doluluğun temsilidir. Mezarlıklarda sıkça rastladığımız servi ağaçları ise sıradanlığı olduğu gibi, vahdeti, Allah(celle celalüh)’ın birliğini anlatır.

Anadolu’daki mezar taşlarında sıklıkla rastlanan kandil figürü, kabrin aydınlanmasının remzidir. Mezarda yatan kişinin, kabrinin aydınlık olması, kolaylıkla hesap verebilmesi istenmektedir.

Selçuklu ve Anadolu Beylikleri döneminde kullanılmaya başlanan “lale” figürü ise doğrudan Yüce Yaratıcı’yı sembolize etmektedir. Gül ise, Hazreti Muhammed’i (s.a.v.) ifade eder. Bazı mezar taşlarında lale ile gül bir arada kullanılmıştır. Özellikle gülün çiziliş biçimi, çeşitli anlamları barındırır. Açılmamış gül, Allah(celle celalüh)’a ulaşma yolunda kulun pişme, kapanma sürecini anlatır.
Açılmış gül ise artık sırra ulaşmış insanı, insan-ı kâmili ifade eder. Sır, açığa çıkmıştır. Sümbül çiçeği Halvetîliğin ve Sümbüliye tarikatının sembolü sayılırken; yasemin çiçeği Peygamber Efendimiz(aleyhissalatu vesselam)’in kızları, Hazreti Ali’nin eşi olan Hazreti Fatıma Validemiz’in remzidir.

Hazreti Süleyman’ın mührü olarak bilinen altıgen yıldız, mezar taşlarında rastlanan figürlerden bir diğeridir. Bolluğun, bereketin ve gücün timsali sayılan bu sembolün üzerinde İsm-i Azam’ın, Allah(celle celalüh)’ın en büyük adının olduğuna inanılır.

Mezar taşlarının biçimleri kadar yazdırılış biçimleri de, ölen kişinin ailesinin zenginliğine ve şanına işaret etmektedir. Ekonomik durumu iyi olan, soylu kişilerin mezar taşlarının kitabelerinde yer verilecek sözler, usta şairlere bırakılırdı. Bunları usta hattatlar kaleme alır, usta hakkaklar işlerdi. Özellikle Edirne, Bursa ve İstanbul gibi Osmanlı medeniyetinin boy saldığı şehirlerde, mezar işçiliği ustalığının şahikasına ulaştığı, burada bulunan mezarlıklardan da rahatlıkla müşahede edilebilir.

Mezar taşı yazıları

Hüseyin Paşa Camii haziresinde bulunan bazı mezar taşlarında şu ifadeler yer almaktadır:

Hüve’l-Bâkî
Emr-i Hakk’la tamam oldu va´desi
Gece gündüz âh edûb vâlidesi
Âh benim ciğerim cân pâresi
Emr-i Bâri böyleymiş gayrı yoktur çâresi
Eş-şeyh Hâfız Abdullah Efendinin Kerîmesi
Merhûme Ruba Hanımın Rûhuna Fâtiha
Sene 1283


El-Hayyü’l-Bâkî
Tarîk-i Şa`bâniye Meşâyihından
Kutbü’l A`rifîn Mürşîd
Es-sâlikin Merhûm Abalı
Eş-şeyh El-Hâcc Mustafa Efendi
Hazretlerinin Rûhu Şerîfine Fâtiha
Sene 1264


Genç yaşımda neler geldi başıma
Âkîbet tûrab oldum taş dikildi başıma
Erzincanlı Merhûm Hatib Mustafa
Efendinin oğlu Merhûm Abdullah
Ağanın Rûhuna Fâtiha
Sene 1283

Hüve’l-Bâkî
Âh meded bulunmadı emrâzının çâresi
Genç yaşında tekmîl etmiş meğer kim va´desi
Nice rûhani cismâniyle tedbir ettiler
Gelse cümle neylesin dolmuş ecel peymânesi
Kayazâde Mehmed Bey’in Kerîmesi Şeyh
Abdullah Efendinin Hâlilesi
Merhûme Esma Hanımın Rûhuna


Mezar taşlarında kullanılan hicrî takvim ve sembolleri:

1- Muharrem: mim
2- Safer: sad
3- Rebiulevvel: râ
4- Rebiulâhir: rı
5- Cemaziyelevvel: câ
6- Cemaziyelâhir: cim
7- Recep: be
8- şaban:şın
9- Ramazan: nun
10- Şevval: lâm
11- Zilkade: zâ
12- Zilhicce: zel

Mezar taşlarında gün aralıkları

Evâil: Ayın 1-10. günleri arasını
Evâsıt: Ayın 11- 20. günleri arasını
Evâhir: Ayın 21- 30. günleri arasını
Gurre: Ayın ilk gününü
Selh: Ayın son gününü ifade etmek üzere kullanılmıştır...." (alıntı)


öyle bir kültürümüz öyle bir tarihimiz var ki taşlar bile dile gelip bize her an anlatıyor..
ne olduğumuzu bir bilsek...kıymetini bir bilsek ..kendi kıymetimizi ah bilebilsek ...
harika beyitlerde harika mesajlar..harikasınız saygıdeğer hocam..ve iyi ki varsınız..
sevgim saygım her daim...selamlarımla...




SABİHA KÜÇÜKTÜFEKÇİ tarafından 6/24/2009 6:32:18 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ebruli şiir
Ebruli şiir, @ebrulisiir
22.6.2009 14:30:41
Kimi insanlar sadece bakarlar ama siz sırlarını bile görebilecek şekilde çözmüşsünüz...

Nasıl biri olursak olalım hepimizin sonunun aynı olduğunu hatırlatıyorlar...

Taşları ve kalemi konuşturan yüreğe saygılar....
Manisalı
Manisalı, @manisali
22.6.2009 13:05:40
5 puan verdi
Gören duyan yüreğin varolsun hocam dualarım sizinle

Hürmetlerimle

Onur BİLGE
Onur BİLGE, @onurbilge
22.6.2009 10:39:55
5 puan verdi
HECE TAŞLARI onlar... Ölümü, hesabı anlatıyorlar.
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
22.6.2009 10:16:01
OKUDUKÇA BÜYÜLENDİM İRKİLDİM....TAŞLARI KONUŞTURMUŞSUN USTA KALEM YÜREKTEN TEBRİKLER...
Mehmet ERDOĞAN
Mehmet ERDOĞAN, @mehmet-erdogan-12
22.6.2009 09:27:49





Şu taşın baş kısmı kocaman kat kat sarıklı,
Mutlaka mevtada dünya kadar ilim saklı.
.
Bak bak, heybetli kavuğunun yarısı dökük,
Ümera sınıfından biri, rütbesi büyük.
==================================
kalemini ve yüreğini kutluyorum saygılar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL