7
Yorum
0
Beğeni
4,2
Puan
1860
Okunma
Doğunca fecre güneş, serde bâd-ı sâba diner
Göğün kanatları mahzûn duâya perde iner
Melâl bulutları kaplar helâk olur yüreğim
Solunca cümle çiçekler şaşar kalır feleğim
Vakit geçer zamanın çarkı döndürür başımı
Vurunca mühr-i sükût lâl eder revân yaşımı
Bu eylülün yasıdır sanki ölmüş allı gelin
Öter ki boş yere bülbül; hazânı geldi gülün
Sözümde çokça hain prangalar çürüttüm ama
Yenildim işte bu güz sûretinde bengi gama
Sesimde yankılanır hüzzam ezgilerde cefâ
Bu dünyanın yüzü mihnet,gönülde yok ki sefâ
Yakıp kül etti bu dert sanki bin belâ ateşi
Gelince nev baharım doğsa gönlümün güneşi
Hecende sürgün ayım, yıldızım kayar gecene
Bu eflatun geceden hangi aşk düşer hecene?
Yarım kalır zamanın tozlu sayfasında adım
Tamamlanır mı duâm, cümleler seherde yarım?
Gözümde seyre dalar bin çeşit parıltılı yaş
Madem ki ölmeye geldik, hayat nedir bu telaş?
Ne yandan esti bu rüzgâr dağıttı toprağımı
Dalında akları yokken kuruttu yaprağımı
Hüzün vurur cana, bahtımda bitmeyen karalar
Zaman geçerse biraz, belki inlemez yaralar
Her eylülün sarı yapraklarında ağlar ölüm
Visâl gerek bana artık, yaşam bu canda zulüm
Sararmadan yeşil ömrüm yolunda gitse bu can
Düşünce yaprağı gönlün kavuşsa yâre her an
İşit bu sözleri şeydâm, biter şu fâni hayat
Gönülde sönmeyen aşkınla gelse bâki memat
Mefâilün feilâtün mefâilün feilün
Nurcan Avcı
5.0
80% (4)
1.0
20% (1)