Dolanır yar kokulu yastık koynuna
Geceye terk edilen hayellere takılır
Sevmeleri özümseyen saçımın teli
Ateşlenir sözleri resmeden gözlerin
Gül beyazına hare düşmesin diye
Alevleri yutar akrep intiharına döner
Gece perdesini yırtamayan düşlerim

Düşer mi yar düşer mi hayat aynasına,?
Düşer mi yar
Sitem kıskacında ayrılığı soluyan karayeli?
Düşseydi kurşun yarası sensizliğin acısı
Yaşam yüzünü çizerdi ressamın kalemi

Düşüncelerden soyunduğum gece gibisin
Birlikte büyüdüğüm yoluma kurban
Seyre dalmış karanlıkların ben gölgesi
Yüzüme bakmadan kayıp giden hayat
Güneşi karanlığa yolcu eden gün gibisin

Tükenişin son soluğu; mor halkalara takılı anılar
Karıncanın kum tepelerine bıraktığı gözyaşında arar
Papatya beyazına düşürdüğü güneşin altın saçlarını!
Hani gitmeler var ya gitmeler,
Gecenin sohbaharı sarı hüznüdür...
Kılıcını çekmiş kirpiklerimden firari şimdi
Dalga vurmamış dudaklarda söylenmemiş sözler !
Düş düşmemiş gecelerde ağlar
Duvarlarda asılı takvimlerin parelenmiş yaprakları

Kum saatinden akan sevda yazılı kalbim
Bilmez misin
Gökkuşagı alır renklerini bulut yaşlarından?
Bilmez misin
Çöl kuma kum güneşe güneş aşıktır hurmaya
Bilmez misin
Mecnun aradı Leylasını çöllerde
Kat etmedi mi Şirin için Ferhat dağları
Bilmez misin
Gizemli karanlıklarda açar güneş çiçekleri ?

Karanlıklardan doğmak için
Yüreğimi doladım simaylı güneş saçlarına
Aşk beyazından geçirdiğim sevdamı yazdım
Gönül kadehlerim sırrı oldu baktığın aynalar
Cemaline yüz sürmek için
Yanaklarından süzülen yaşlarını dudaklarımla toplayıp
Nehir olup akıyorum kalbinin gül toprağına!..

Ayrılığı bilen aşk bilseydi sensizliğin soğuk terini
Yeniden yeniden doğar mıydı küllerinden Anka gibi
Kıvılcımını yangına döndüren sol yanımın rüzgarı
Canımı acıtan cam kırıkları üzerine yaz esintinle
Yaz sevmenin yüceliğini
Yazdıkça yaz üç harfli bilmecenin şifresini!..


NURTEN TARIM