İyi ki bol, bol çelik çomak oynamışsın, İyi ki bahçelere dalmışsın İyi ki camlarını kırmışsın, bakkal Nadir’in Ve de şekerlemeler için kendini kahraman sanmışsın.
İstediği kadar kızsın bakkal Nadir... Cam fanuslarda renga renk şekerlerine İmrendirmesin o da çocukları … Fanuslar... şekerler...çocukların rüyası.
Kaç yaşında bitti yaramazlıkların? Her artan yaş günlerinde hep hatırlayacaksın Kırdığın camlar yara da olsa içinde Yaşlandıkça çocukluğunu hatırlayacaksın.
” Kemal Polat – Maltepe İst.
Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Çok teşekkür ederim can toprağım, değerli şair kardeşim Mustafa Yılmaz bey. Onur duydum, çok mutlu oldum ziyaretinizden. Her şiirimin yorumuna, içtenlikli ve ayrı ayrı vefalı hemşeri ve dost emeği vermiş, değerli zaman ayırmışsınız. Tekrar teşekkürlerimle sonsuz sevgiler ve saygılar sunuyorum değerli kardeşim size. Kemal Polat
Çok teşekkür ederim can toprağım, değerli şair kardeşim Mustafa Yılmaz bey. Onur duydum, çok mutlu oldum ziyaretinizden. Her şiirimin yorumuna, içtenlikli ve ayrı ayrı vefalı hemşeri ve dost emeği vermiş, değerli zaman ayırmışsınız. Tekrar teşekkürlerimle sonsuz sevgiler ve saygılar sunuyorum değerli kardeşim size. Kemal Polat
hani hep deriz ya bu şiirde kendimi buldum diye işte o şiirlerden birisini okuyorum geçmişe kadar gittim geldim, çocukluğumu hatırladım, o zamanki yoksulluğu mahrumluğu şimdiki rahatlığa değişmem, ben de özlüyorum, yaşlandıkça çocukluğumu anacağım, arayacağım belli
ben de çocukluk anılarımla ilgili ve kendimce değerli gördüğüm hikayemi bu sayfaya ekleme ihtiyacı duydum, paylaşım beni sevindirdi, saygıdeğer Kemal Polat,
Elveda Çocukluğum
----------Duvarları kerpiçten örülü, odası kireç badanalı, buram buram toprak kokan bir evde geçti çocukluğumun en güzel yılları. Yoktu öyle tavanlarında sallanan ışıltılı avizeler. Gaz kokulu, isli lambaların loş ışığında; uyku basardı, minderler üzerinde. Öyle kuş tüyü yastıklarda görülen kabuslar değildi gördüğüm, başımı koyduğum hasır yastığımda.
----------Taşlardan yaptığım evlerin önüne çamurdan kuyular açıp, içerisine saldığım kâğıttan gemilerle köyün en güzel derelerine geziler düzenlerdim rüyalarımda. Ta ki, annemin ellerinde bir kucak dolusu tezekle, gıcırdayan tahta sürgülü kapımızı, ayağıyla ittirme sesine açardık gözlerimizi. ----------Ayağıma taktığım lastiklerimle köyün meydanında şelale diyerek avutulduğumuz, yerden fışkırarak çıkan kaynak suyuyla yüzler yıkanırdı, elbisemin kollarını havlu yaptığım günlerde, aldırmazdım; çorabım yırtık, topuğu delik lastik ayakkabılarıma, su dolmuş; varsın dolsun. Annemin nasırlı elleriyle yaktığı tezeklerin közü, hiç sönmeyecek sanırdım sac sobamızda. Sobanın üstündeki çaydanlık ve sağında solunda kızaran sac ekmeğinin kokusu, kazındırırdı midemizi. Hele ekmeğin arasına koyup da yediğimiz çökeleğin doyulmazdı tadına.
----------Bilinir miydi hiç; Gemlik zeytini, Edirne peyniri, salamı, sosisi; O zamanların adı yoksulluktu. Sofraların en görkemlisinde bile, masalarda kurulup süslü tabaklarda senfoni eşliğinde yemekler yenilmezdi. Sininin etrafına dizilen en güzel minderler üzerinde başlardı, bakır tastaki ayranı ve bir yumrukta kırılan soğanın cücüğünü kapışmalar. ----------Köyün tepesinde tozu dumana katıp gelen dolmuşun korna sesleriyle atılmaz mıydı kaşıklar? Ne de olsa şehir otobüsüydü; doluşmaz mıydık etrafına? Arabadan inen esans kokulu şehirlilerin tepeden bakmalarıyla, saklardık yaralı bereli ellerimizi... ----------İçime kadar çektiğim esans kokusunu, annemin, arkasından girdiğim ahırdaki benekli dananın yanında kaybediyordum. Elbette bizim de esanslarımız vardı, dolaplarımızda, bayramı bekleyen misafir kolonyalar. Elbette bize de gelecekti, şekeri bir dahaki seneye ertelenmiş bayramlar.
----------Biz, neyi yaşadık? Neyi gördük? Biz, bakır sinide bir tabağın içerisine dalan beş kaşıkla, lokmamızı böldük. Mersedes değildi belki, ama biz, bize sadık kalan kara eşeğin yeni semeriyle övündük. Atının heybesi dolu çerçi Mehmet; ten, bir kilo buğdayla takas ettiğimiz, tahta tarakla saçlarımızı ördük. Ha! .. Bir de annemin yastık altında ütülediği cepli fistanım vardı şehir kokan, bayrama saklayıp da giymeye kıyamadığım. Uyku gelir miydi artık, yarın cebimin şekerle dolup dolamayacağını düşünmekten.
----------Bayramın ilk sabahı el öperdik, önce babamın elindeki yoksulluğu.
Aslında, arifeden başlardı babamın huzursuzluğu. Haklıydı da, çocuk bu bilir miydi ki, cep delik cepken delik. Dedim ya, çocuk bu göremezdi ki babanın sakladığı mutsuzluğu, ama yanağımdan öperken, az da olsa anlardım, gözlerinde ki umutsuzluğu. Camı kırık penceremizden uğuldayan rüzgârın sesine karışırdı birkaç kelimesi, dolardı gözleri, konuşamazdı. Dudaklarının arasında kalırdı birkaç hecesi. Damda biriken karlar eriyip tahta tavan arasından sızardı minderlerin üzerine, ve biz acaba bunu mu düşünür; bilemezdik.. Oysa, hep üzülerek geçermiş, babamın gecesi, gündüzü... Ve çocukluk yıllarımdan hatırladığım birkaç kelimesi...
...Yüzün hep gülsün bebeğim, gülen yüzün solmasın ...Sen koru yüreğini kimseler dokunmasın ...Sakın üzgün görünme bebeğim. gören mutsuz sanmasın ...Koru tatlı canını, kimse hırpalamasın ...İyilikten yana ol bebeğim, haksızlık uğramasın ...Kötülerden uzak dur, sakın canın yanmasın ...Sen içini temiz tut bebeğim ...Kötüler Allah’ a kalsın...
----------Bütün bunlar aklıma düştükçe, yüzüm al al oluyor, kızarıyorum. Sonra içime bir rahatlık düşüyor. Kendimden bahsetmiyorum evvel zaman içinde gördüğüm bir çocuk size anlattığım. Gizli gizli üzülen. Duvarları kerpiçten örülü, odası kireç badanalı, toprak kokulu bir evde, yaşanamamış çocukluğunun ifadesiydi süzülen.
...Ah ah.... Avuçlarımın arasından kayıp giden toprak kokulu anılarım ...Ve anılarımdan çıkmayan çocukluğum. ...Elveda hepinize. ...Elveda çocukluğum...
Müsade Özdemir
vesile olan bu değerli şiirinizle, ben de kendi anılarımı sayfanıza eklemek istedim saygılar ve selamlar bırakıyorum sayfanıza değerli dost Kemal Polat
Ah... canım benim neiyi ettin eklediğine çocukluk anılarını satfama. Bir kere daha gözlerimi yaşarttın biliyormusun!... Antoloji de okumuştum, her bölümü tekarar tekrar. Niçin? Çünkü cocukluğumun aynısının tıpkısı gibi. Bir fakla; bizim köye de çerçiler gelirdi. Pamuk ipliğine dizilmi renli tesbihler gibi şekerler, sabun, iyne ipli, gripin hapı, kibrit, bebe lokumları, şimşir bayan tarakları, tokalar hülasa bakkaliye ürünlerini " mahra" denilen tahta sandıklarda, at - eşek, katırlara yüklü olarak köylerde dolaşarak satardı, çerçiler. "Peki köylü bunları neyle alırdı"diye sor bana. Sabun kalıplarını, şekerleri yumurta karşılığında satarlardı. Folluklarda sıcacık yumurtaları kaptımız gibi, 12 tanelik bir dizi şeker almak için uzatırdık çerçi'ye. Bir kalıp sabun için de 6 ya da 7 günlük taze 80 gramlık yumurtalar verirdik çerçiye. Turfanda havuç, turp, portakal benzeri meyva ve sebzeler içinse, ağırlıklarının 2, 3 katı hububat bir yada, yarım ölçek kuru incir, üzüm, pestil, bulama pekmezi, hatta tereyağı ile bile, ödeme yapılırdı.
Çünkü para yoktu. Bu maddeler alışverişte mubadele aracı olark kullanılırdı. İnanınız hiç kimse bugünlerdeki kadar mutsuz, suskun, içine kapanık korkak ve çekingen değildi. Kimse kimseyi horlama küçümsemezdi. Herkes elindekini, avucundakini biribirleriyle paylaşırdı. Yoksullar tesbit edilir, akşam yemekleri fazlaca pişirilir, birer ikişer tabakta onlara buğusu üzerinde ulaştırılırdı. Hiç kimsenin biribirleriyle, kürt, alevi, çerkez, arap, yahudi, ermeni diye bir davası olmazdı. Kimse kimsenin milliyeti ve kökeni ile asla ilgilenmez, her türlü alış verişin yanında, kız ve damat alış verişleri, farkındalık aranmaksızın korkususuz, kaygısız ve endişesiz yapılırdı. Bu anıları buradan sonlandırıyorum. Sanırım bayramını tebrik etmemiştim. Tabii sende benimkisini. En iyi dileklerimle saat 12 olmadan baytamını aile boyu kutlar sana, sevgili kızlarına mutluluklar dileyerek, hepinize sonsuz sevgiler sunarak esenlik dileklerimle kutluyorum. Son şiirlerine yorum yazamayışımın nedeni, çok yoğunum ve de baştan savma olmaması içindir. Senin şiirlerin kapsamlı ve özenli yorumları hakkeder. O yüzden yazılacak yorumlar hakkını vermeli o harika anlamlı ve mesajlı şiirlerin. Hepsine mutlaka hakkettikleri yorumları mutlaka yazacağım. Ölüm üşümezliğine yarısını yazdım da tamamlayamadım. Bunlarıdı blmeni istedim can dostum. Benim içinde öp kızları. Sevgiler saygılar, esenlikler. Kemal Polat
Ah... canım benim neiyi ettin eklediğine çocukluk anılarını satfama. Bir kere daha gözlerimi yaşarttın biliyormusun!... Antoloji de okumuştum, her bölümü tekarar tekrar. Niçin? Çünkü cocukluğumun aynısının tıpkısı gibi. Bir fakla; bizim köye de çerçiler gelirdi. Pamuk ipliğine dizilmi renli tesbihler gibi şekerler, sabun, iyne ipli, gripin hapı, kibrit, bebe lokumları, şimşir bayan tarakları, tokalar hülasa bakkaliye ürünlerini " mahra" denilen tahta sandıklarda, at - eşek, katırlara yüklü olarak köylerde dolaşarak satardı, çerçiler. "Peki köylü bunları neyle alırdı"diye sor bana. Sabun kalıplarını, şekerleri yumurta karşılığında satarlardı. Folluklarda sıcacık yumurtaları kaptımız gibi, 12 tanelik bir dizi şeker almak için uzatırdık çerçi'ye. Bir kalıp sabun için de 6 ya da 7 günlük taze 80 gramlık yumurtalar verirdik çerçiye. Turfanda havuç, turp, portakal benzeri meyva ve sebzeler içinse, ağırlıklarının 2, 3 katı hububat bir yada, yarım ölçek kuru incir, üzüm, pestil, bulama pekmezi, hatta tereyağı ile bile, ödeme yapılırdı.
Çünkü para yoktu. Bu maddeler alışverişte mubadele aracı olark kullanılırdı. İnanınız hiç kimse bugünlerdeki kadar mutsuz, suskun, içine kapanık korkak ve çekingen değildi. Kimse kimseyi horlama küçümsemezdi. Herkes elindekini, avucundakini biribirleriyle paylaşırdı. Yoksullar tesbit edilir, akşam yemekleri fazlaca pişirilir, birer ikişer tabakta onlara buğusu üzerinde ulaştırılırdı. Hiç kimsenin biribirleriyle, kürt, alevi, çerkez, arap, yahudi, ermeni diye bir davası olmazdı. Kimse kimsenin milliyeti ve kökeni ile asla ilgilenmez, her türlü alış verişin yanında, kız ve damat alış verişleri, farkındalık aranmaksızın korkususuz, kaygısız ve endişesiz yapılırdı. Bu anıları buradan sonlandırıyorum. Sanırım bayramını tebrik etmemiştim. Tabii sende benimkisini. En iyi dileklerimle saat 12 olmadan baytamını aile boyu kutlar sana, sevgili kızlarına mutluluklar dileyerek, hepinize sonsuz sevgiler sunarak esenlik dileklerimle kutluyorum. Son şiirlerine yorum yazamayışımın nedeni, çok yoğunum ve de baştan savma olmaması içindir. Senin şiirlerin kapsamlı ve özenli yorumları hakkeder. O yüzden yazılacak yorumlar hakkını vermeli o harika anlamlı ve mesajlı şiirlerin. Hepsine mutlaka hakkettikleri yorumları mutlaka yazacağım. Ölüm üşümezliğine yarısını yazdım da tamamlayamadım. Bunlarıdı blmeni istedim can dostum. Benim içinde öp kızları. Sevgiler saygılar, esenlikler. Kemal Polat
İyi ki bol, bol çelik çomak oynamışsın, İyi ki bahçelere dalmışsın İyi ki camlarını kırmışsın, bakkal Nadir’in Ve de şekerlemeler için kendini kahraman sanmışsın.
İstediği kadar kızsın bakkal Nadir... Cam fanuslarda renga renk şekerlerine İmrendirmesin o da çocukları … Fanuslar... şekerler...çocukların rüyası.
Kaç yaşında bitti yaramazlıkların? Her artan yaş günlerinde hep hatırlayacaksın Kırdığın camlar yara da olsa içinde Yaşlandıkça çocukluğunu hatırlayacaksın.
Çocukluk günleriniz hep özlemlerle anarız.İnsanın en çok dönmek istedikleri yıllardır çocukluk yılları.Oyunların,afacanlıkların bile ayrı bir anısı vardır.Bir çocuğun çocukluğunu yaşaması gerekir.Oyuncaklarla oynaması,yerine göre afacanlık yapması çocuğun her anlamda zihinsel gelimi için son derece gerekli.Oyun çok gerekli.Her oyundan sonra çocuk,biraz daha gelişir.Aileler bazen kızarlar,bu çocuğun işi,gücü oyun.Oysa ki o yaşlarda oyunun ne kadar büyük yararlar sağladığını bilseler.İlerde hatırlayınca insan bazen tebessüm eder,ve hüzünler sarar.En tatlı yaşlardır
Tebrik ederim değerli şair,yine geçmişe,çocukluğa götüren çok maindar ve harika dizelerdi.Yeri yerinde kullandığınız imgelerle,net ve reel ifadeleriniz güçlenmişti.Kaleminiz hiç susmasın efendim.Saygı ve selamlarımla.
çok teşekkür ederim değerli dostum.Yine güçlü kaleminizle sayfamdasınız. Çok büyü onur ve mutluluyk kaynağı oluyor bu benim için. Ama siz yoruluyorsunuz...."Lütfen yorulmayınız.... dinleniniz" dediğim halde. Bu sizi dinlendiriyor, güç veriyorsa ne ala, bende sonsuz mutluluk duyarım. Çünkü her yorumnuz, "us"unuzu zorlayan anlamlı imge ve objelerle dökülüyor sayfalara. o sayfalar, durağanlıktayken, yeniden canlanıp Hayat buluyorlar. Ne büyük mutluluktur bu. Unutulmuşluğun, yalnızlıkların, tıpkı sona ermişliği gibi. Çoçukluğumuz işte. Hep özlenecek, hep hatırlanacak, Bakkal Nadirin şeker kavanozlarına dalışlar. Aman Yarabbim ne güzeldi o günler... Saygı ve selamlarımla şükranlarımı sunuyorum,Değerli kardeşime. K.P.
çok teşekkür ederim değerli dostum.Yine güçlü kaleminizle sayfamdasınız. Çok büyü onur ve mutluluyk kaynağı oluyor bu benim için. Ama siz yoruluyorsunuz...."Lütfen yorulmayınız.... dinleniniz" dediğim halde. Bu sizi dinlendiriyor, güç veriyorsa ne ala, bende sonsuz mutluluk duyarım. Çünkü her yorumnuz, "us"unuzu zorlayan anlamlı imge ve objelerle dökülüyor sayfalara. o sayfalar, durağanlıktayken, yeniden canlanıp Hayat buluyorlar. Ne büyük mutluluktur bu. Unutulmuşluğun, yalnızlıkların, tıpkı sona ermişliği gibi. Çoçukluğumuz işte. Hep özlenecek, hep hatırlanacak, Bakkal Nadirin şeker kavanozlarına dalışlar. Aman Yarabbim ne güzeldi o günler... Saygı ve selamlarımla şükranlarımı sunuyorum,Değerli kardeşime. K.P.
ahh o günler ah...bende özlemişim yaa..aklıma geldi çocukluğum,keşke hiç bitmeseydi diyorum bazı zamanlar,hep o günlerde kalsaydık ama maalasef...yıllar geçiyor,ömrümüzden gidiyor..tebrikler,yürekten kutluyorum...saygılarımla..
Benden de size saygılar değerli dost. Zaman, zaman çocuklaşalım. varsın gülenler eğlenenler olsun bizlerle. Yoksa bu vahşi ve acımasız oluşumun gidişatına nasıl uyum sağlayabiliriz. Aklımız... irademiz değerli dost aklımız... bütün mesele ona güvenmek, onu iyi kullanmaktaqdır. Çok teşekkür ederim. Yorumlarınız, büyük incelik, sadelik ve aklı uyandıran onurlandıran öğeler içeriyor. Saygılar... çocuksu mutluluklar... Kemal polat
Benden de size saygılar değerli dost. Zaman, zaman çocuklaşalım. varsın gülenler eğlenenler olsun bizlerle. Yoksa bu vahşi ve acımasız oluşumun gidişatına nasıl uyum sağlayabiliriz. Aklımız... irademiz değerli dost aklımız... bütün mesele ona güvenmek, onu iyi kullanmaktaqdır. Çok teşekkür ederim. Yorumlarınız, büyük incelik, sadelik ve aklı uyandıran onurlandıran öğeler içeriyor. Saygılar... çocuksu mutluluklar... Kemal polat
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.