9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1127
Okunma

Nasırlı bir eldim ben, kutsal yüreğinin küreklerinde
Dizginleri kopmuş bir tay gibi yalnız sana koştum
Islak dirençlerin kaldı şimdi kıraç dudaklarımda
Sürüldüm, tırpanlandım, ben sensizliğe ekildim.
Sancılanınca yutulan tabletlerle bile ben kanadım
Her yangın ağlamasının hıçkırıklarında boğuldum
Günlerce kapımı rüzgârlar çaldı, yorgansız kaldım
Evrenden çalınmış sözcüklerin altında sabahladım.
Her sevdanın karşılığı hırçın hoşçakallara karışınca
Dudaklarımızdan hiddetli türküler dökülür, hesapsız
Bir sulu sepkene tutuluruz, gönlümüz ıslanır, acır içimiz
Uzak ülkelerin fırtına tepelerinde sessizliğimizi dinleriz.
Bırak çözülecekse bağlarımız, düşlerde kalsın ezgilerimiz
Harap bir evin ışıksız odalarında, nasıl olsa yaşamayı seçeriz
Bileklerimizdeki aşk dövmeleriyle paslı kürekleri de çekeriz
Biraz acı, biraz hüzün ve yedeğimizdeki umutla uzaklara gideriz.
Zeytin gözlerinin ezilmiş öfkelerini bir daha sürme bedenime
Özledikçe birbirimizi günler içelim kirli kadehlerden, kime ne?
Dağlarımız buza dursun, yüreğimizdeki aşk tuzuyla sarılırız türkülere
Sevdalar kanar içimizde kadınım, doğarız her bahar ağaç gövdelerinde.
Selahattin Yetgin