22
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1961
Okunma

O şimdi
3 çocuklu
bir adem kişi
Ve hala
Baş parmağı
yarısından eksikti.
Bu öyküyü anlatmıştı bana.
Baş parmağın eksikliği
dururken karşımda....
Alay konusu oluyordu
Çocuk arkadaşlarına
Kurşun gibi işliyordu
Ve dahası ruhuna zehir saçıyordu
O şey onuruna bir utanç durumuydu
Her yetim sabahların da
Yeniden kahroluyordu...
Son sınıfa dek koşturmuştu
İlk okulu
Körpecik hayatının acılı maratonunu
Anne-babanın hayat kavgası sonucu
Kendine yaşayabileceği bir yer olmuştu
Ona kimsesizler yurdu…
Diğer çocuklar gülüşürken hemen uyandı
Bunlar aynı yurdun diğer çocuklarıydı
Küçük bir kısmı şu an tam karşısındaydı
Üstelik araların da Aysun da vardı
Islak görmek için onun altını...
Kaldırıp bakıyorlardı yorganını
Üşüşü veriyordu ruhuna derken
O an da evrenin tüm karanlıkları,
Tüm gelgitli anaforları !
Zehir zemberek bir hayatla
Kim bilir kaç kezdir tanışıyordu
Sabahları enkaz yüklü körpe dünyası !...
Ama kararlıydı;
Islatmayacaktı,
Islatmayacaktı artık o altını.
Söz vermişti kendi kendine,
Bunda kesinlikle ısrarlıydı
Bu onursal savaşı mutlaka kazanacaktı...
Yurt birincisiydi derslerinde
Islak biriydi ancak o yine de,
En yakının da ki insanlara göre
Her günkü gibi aynı şekil de,
Kızıl yanaklı utangaç görüntüsüyle…
Düşlenmeye başladı kendi kendine
Uyanık kalmalıydı sabaha dek
Uyuyup çişini yapmamalıydı o yine
Yattığı gibi kalkmalıydı öylece
Beklemeliydi gururunun baş ucun da
Beklemeliydi saatlerce...
Görmeliydi arkadaşlarının yüzünü
Sabahın güneşiyle birlikte
Arkadaşlarının yüzleri ne şekil alacak diye ?
Bakmalıydı onların yüzüne hayretle...
Avaz avazdı sanki,
İçinde ki onur savaşının jiletsi çığlıkları !
Bir kurban bayramını hatırladı
Babası kurbanlık almıştı
Besmele çekmişti keserken de
Hayli yüksek bir sesle !
Kendi evlerinin bahçesinde …
İlham vermişti bu düş ona
Aynı boz bulanık düşünceyi işledi ruhuna
Koydu baş parmağını son bir kararla
Odasın da ki bir masanın kenarına
Bismillah !...Deyip son hızla,
İndirdi keskin çakı bıçağını baş parmağına
Ve fırladı parmak
Kanlar içinde çırpına çırpına,
Çocuk gururunun doruklarına !…
Acı değil, asla !
Mutluluk vardı yüzün de inadına
Dayandığı için böylesi bir acıya
Yeniden kazanacağını biliyordu hem
Üstelik Aysun’un dostluğunu da
Kan koymuştu bizzat kendisi,
Bu onurlu savaşın karşısına
Layık olacaktı bundan sonra;
Avucunun bastonu gibi olan,
Ama artık olmayan o baş parmağına…
Bas bas inliyordu güneşin öfkeli ışıkları
İsteksiz isteksiz süzülürken camlardan odasına
Sanki diş biliyordu güneş dahi hayata
Kızıl bir öfke halinde takılıyordu dünyaya
İlk sarımsı ışığıyla homurdana,homurdana !..
Donmuştu haliyle,
Kesik parmağın soluğu iyice
Yaşamsız da olsa canlıymış gibi
Hala duruyordu düştüğü yer de
Çocuğun onurunu savunuyordu
Sanki öylesi cansız haldeyken bile...
Son ölüm uykularındaydı diğer insanlar ise
Bir bu çocuk uyanıktı sadece
Baş parmasksız olarak duruyordu ayak da,
Ölümlerin onursal pençesinde
Bekliyordu azalan bir sabır için de
Ölümlere gide gele !...
Sarf ettiği utançlarını mutlaka
Geri vermeliydiler yurt arkadaşları
Çişini altına yapmadığı için kendisine
Sabahın kötürüm çığlıklarıyla
Bekliyordu sessiz zafer naraları için de
O bir atımlık can gücüyle...
Bekliyordu cılız kalp atışlarıyla
Odanın zeminine can sıvısı kusa kusa
Bekliyordu gururunun dönüşünü sabırla
Geri de bıraktığı bir avuçluk kanıyla !...
Ve…
Ve gidiyordu o şimdi ölümle kol kola
Göklere yıkılı duran bir gurur abidesi gibiydi yol da
Sirenlerinden nice tokatların savrulduğu etrafa
Bir cehennem ambulansın da !!!…
İ.Hakkı Gürcanok
04/09/2008
Kandıra/ KERPE