ılık bir kadındır bana gece gökyüzü mavi ve düş esnek eğri ve muğlak
öç kesitlerinden eser yok orada dümdüzlüğümden düpedüz uzaktayım onun koynunda
ey! .. başıma ağrı diye saplanan akılsızlığım avuntumdur geyik gözlerin
elmalar kediler ve güz vişne ekşiliğinde bahar yüksek duvarlı bahçeler ekmekevleri tandır çökelek anne ve komşu teyze
çocukluk işte böylesi bir çoğulluktur tekir büyüdükçe tekilleşen büyüklük bizim yaşamak sandığımız
öyleyse kendimi mahpuslayacağım kör zifir bir akşamüstüne koynumda komşu bahçeden çaldığım kirazlar şıralı biraz -ama yeterince kırmızı- koynumda şiirler ve gece koşularıyla mahpuslayacağım kendimi hayatın büyük şelalesi ardındaki mağaraya
çıktığımda örtsünler beni ahmed gibi ama çıkarsam tabii
tufanlar kopsa çıkmam kan aksa çağlayandan su niyetine umurum değil sadece yoldaşlarımın ölüleri ulaşsın inzivama sadece onlara ağlayacağım çünkü
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bilinç altı/rüya / ve sis perdesinin altındaki dokunma isteği uyandıran, sıcacık sarmalayan, renklerini ve tazeleğini kaybetmeyen hatıralar.
Bütün şiirlerinize var bu ne söylediğiniz ve nasıl söylediğiniz eşit değerde önemini koruyor şiirlerinizde .Ne dediğini bilen şiir dereden tepeden değil.Kutlarım.
Adeta bir çığlıktı, sustum kaldım. Bütün güzellikler dıştan içe yüreğinden satırlara taşınmış. Yaşla birlikte yittiğini sandığı değerleri geri çağırıyor Şair. O kadar yerinde ve canla feryat ediyor ki, sarsıldım. Tam Şiirdi. Doydu ruhumuz.
ah anam ah deli doğurdun beni ay vaktiydi çare yok
yalniz degilsiniz emin olun. her sair biraz delidir. ama bu siir zirdeli kivaminda olmus. ønemli olan anlayabilmek ve kavrayabilmek derim. iki defa okumak zorunda kaldim siiri. birincisi siirin dokusunun cok degisik ve cøzumlemeli bir siir olmasi.. ikincisi ise uzunlugu.
yalın doğurdun beni yalan dünyaya..
dogrulukta huzur yok/ dokundugum hersey yalan demis sair ve;
zifiri bir aksamustu ile kendini geceye ve o karanlik magarasina mahpuslayan ruh gunyuzune cikmis bu siirle...
dünyayı kasıp kavurmuş bir kadın...ve komşu bahçeden çalınmış kiraz tadındaki şiirleri...öyle kalp atışları hızlı...grafisi öyle dalgalı...öyle şaşkın...öyle tenha...güzel ve tehlikeli...
öldü...
ve hakkında yazılanlar...
''Yüzü çoğalan bir dağ menekşesi, ağaçla konuşuyor, ağaç annesi olur Şehir kalbine acıkır, nefesinde esmer bir meleğin rüzgarı var Çocukluğunu harita-metod defterlerinde saklamış, karla kaplanmış Harlı bir defter bu, gövdesi ince, ruhunda çayırçimen bir balad kokusu''
bu kısa girişten sonra...bakalım mı şiire...
kaç tik tak eder bunca acıyla evrenin saatinde yaşamak ....tam bir bohem...tam bir karmaşa...
yarışıyoruz hint fakiri kapula ile ...
nostradamus’un kehanetine gerek bile gerek yok artık...yüreğin tandırında, ıscacık, çökelekli gözleme pişirir gibi...acı...
''koynumda komşu bahçeden çaldığım kirazlar şıralı biraz -ama yeterince kırmızı- ''
ve işte,
koynumda şiirler ...''
ne keder...
şiirleri neyle sulayabiliriz başka, sahi kitapları neyle sulayabiliriz?
yetiştim şiire ...ne iyi oldu...kaliteli şiir...sağlam...içindeki nüansları farkettirecek kadar gizlemiş şair...
gizlemiş ki,farkı fark edebilenin aşktan bile yufka çocukluğuna insin şiir...
''çocukluk işte böylesi bir çoğulluktur tekir büyüdükçe tekilleşen büyüklük bizim yaşamak sandığımız ''
kutladım bu güzel eseri...
saygıyla.
Gönül Çakı tarafından 3/7/2009 11:52:02 PM zamanında düzenlenmiştir.
ek : 1968'de Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi Maksutuşağı köyünde doğdu. Ortaokul ve lise eğitimini Gaziantep'te tamamladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Şiirleri Adam Sanat, Defter, Ekin Belleten ve Yazıt dergilerinde yayınlandı. Şiiri, dille, onun ifade imkanları ve sınırlarıyla, dili aşan ifade biçimlerine, seslere, ritimlere vurgusuyla, zamansız ve mekansız bir coğrafyanın izlerini taşıyor. O coğrafyayı yeniden var ediyor. Yani zamansız, kıpırtısız çölü ve Mezopotamya’yı. Ataol Behramoğlu, Bejan Matur'u şöyle değerlendiriyor: "Aşkın kadınca yorumunu içeren, kendi coğrafyasının insanını, özellikle de kadınlarını anlatırken halk yaşamının, varoluşunun ilkesel köklerine uzanan epik boyutlu şiiriyle 90'yı yılların şiirinin ve günümüz Türk şiirinin en dikkate değer şairlerinden."
O gece ölebilirdim seninle Karanlık ormanda ilerleyen suda Suya düşen ay ve seslerle.
Ormanın fısıltısı Birleşirken sonsuzlukla Dedim bak, kimse yok Bu yolun ölüme dönen kıvrımında. Karanlık çağırıyor bizi İstek yürüyor gövdelerimize Ölelim bu demirden kayıkta. Ölelim.
Biz sanıyorduk ki Bir yaradılış varsa aşkadır Ne hata. Sonsuzluğaymış meğer Sonsuzluğun koyu yapışkanlığına.
Herkes sussun Boşluktaki dilsiz yıldızların körlüğü gibi Dursun her şey kendi yatağında. Ben nereye ağlayacağımı bilirim Hangi tenin beni öldürmeye yeteceğini. Bu son Artık uykusundayım herkesin Yaradılışı değilse de Yokoluşu gördüm.
Tavsiye üzerine Bejan Matur'u araştırdım. Korkunç şiirleri var bence şiiri geliştirmek isteyen kimse o kalemi okumasın.
Misal:
ALLAHIN ÇOCUKLUĞU
İnsanın dönüp döneceği yerdir Çocukluğu. Sabah ezanı Bu yüzden Müslümanlara Allahın selamını öğretir. Allahın çocukluğu Gündoğumunda Ölüleri anmakla başlar. Ve anne ölür Ezanda ölür anne Selamı üzerine olan her çocuk Allahı düşünür.
Dili vardır taşların. Sabahları en çok Islak bir huzurla Yatarken onlar İçleri ıslanmış kadınlar Pörsümüş yorgun erkekler Kutsanmak umuduyla Kıvrılır uyurlar.
Hepsi laf bunların. Bana kalsa Ağır bir abdest kokusu İnce belli sürahiler Kadınların nemli apışaraları kokan Pazen donları. Burada Sözolmamış sesin kederiyle Başlar gün. Ve denir ki; Kaderinizi sevin Sevin kaderinizi Ve hayat için Tatlı bir tesadüf deyin.
Ağır bir abdest kokusu İnce belli sürahiler Kadınların apışarası nemli pazen donları Ve mantarlı ayakları erkeklerin. Şadırvanda alaca su: Damlar Damlar. Ellerin beyazlığındadır ölüm Gövdenin kıvrımında. Benim erkeğimi isterken titreyen İçimin suyunda
Ben unuttum her şeyi. Geldiğim yeri Annemi, babamı, Mezarlığa gitmeyi. Orada yapayalnız kaldı meşe Ölülerin arasında ölümü en iyi anlatan meşe.
Bir ağaç nerede duruyorsa Benziyor oraya. Meşe mesela Akdeniz'de taşların arasında Farklı mı taşlardan? Selvi, ölülerin karanlık bir ah'la Durdukları son anın ipidir. Salkım söğüt, yaslı söğüt Suya kaptırmış içini, kırılgan. Benzer her şey baktığına.
Ben anneme benzerim Babama da tabii. Ve büyük halamın evinde yaşayan kediye de. Aslında şu yeryüzünü denizlerle düşünmemiz yok mu Hata ediyoruz. Dünyanın nefes aldığı bir ilk andı denizleri yapan. Dağları yapan bir öfkeydi Böyle söylüyor ilk kitaplar. Her dilin kendinden önce, Çok önce bir hayatı var. Ve onu sadece Bu kitaplar konuşuyor. Susarak bakıyoruz biz Hatırlamayarak. Şairler bir *ok anlamıyorlar aslında Dünyanın çocuk kalmış bir acısı var Ve bu ezanda çıkıyor ortaya. Allahın selamı ölülerin üzerine oluyor Aşk diye bir şeyin farkına varıyor insan Dönmeyi öğreniyor Yerden kurtularak Durmadan dönerek Çölde yaşayanlara fısıldanmış bir hakikatle Kurur toprak
Nehir dediğin çölde kaybolur. Toprağını gizler nehir dediğin. Hiçliği tarif eden hiçliği anlar. Yokluğa bürünmek o ilk anda. Bir nehir tanıyorum Kayboluyor Bir çölün şehvetli karnında. Bir ayan olma hali belki, Ona en yakın göl Kayıklarını tutarak içinde, Balçığını yutuyor. Ama biliyor ki, Bir göl yutunca suyunu Ortada kalır Bir göl yutunca balıklarını Kararır. Tüm göllerini göremeden yeryüzünün Öleceğiz. Ne acı.
Gündoğumuyla gelen huzura da Günbatımının sancısına da Yabancısın. De ki; Sabahın efendisi sen değilsin Kimse değil. Yol gidenin Gün dönenindir Şiir hayatın Ve görenin.
Allahın selamı Müslümanların ülkesinde Ölülerin üzerine olsun diyerek Kanatır günü. İnsanın çocukluğu annenin ölümüyle başlar Bitmez çocukluğu annesi ölenin.
De ki; Sabahın efendisi sen değilsin Kimse değil. Kanamış bir solukla bakmaktan Yoruldum. Kimsesi yok kimsenin.
ek : 1968'de Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi Maksutuşağı köyünde doğdu. Ortaokul ve lise eğitimini Gaziantep'te tamamladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Şiirleri Adam Sanat, Defter, Ekin Belleten ve Yazıt dergilerinde yayınlandı. Şiiri, dille, onun ifade imkanları ve sınırlarıyla, dili aşan ifade biçimlerine, seslere, ritimlere vurgusuyla, zamansız ve mekansız bir coğrafyanın izlerini taşıyor. O coğrafyayı yeniden var ediyor. Yani zamansız, kıpırtısız çölü ve Mezopotamya’yı. Ataol Behramoğlu, Bejan Matur'u şöyle değerlendiriyor: "Aşkın kadınca yorumunu içeren, kendi coğrafyasının insanını, özellikle de kadınlarını anlatırken halk yaşamının, varoluşunun ilkesel köklerine uzanan epik boyutlu şiiriyle 90'yı yılların şiirinin ve günümüz Türk şiirinin en dikkate değer şairlerinden."
O gece ölebilirdim seninle Karanlık ormanda ilerleyen suda Suya düşen ay ve seslerle.
Ormanın fısıltısı Birleşirken sonsuzlukla Dedim bak, kimse yok Bu yolun ölüme dönen kıvrımında. Karanlık çağırıyor bizi İstek yürüyor gövdelerimize Ölelim bu demirden kayıkta. Ölelim.
Biz sanıyorduk ki Bir yaradılış varsa aşkadır Ne hata. Sonsuzluğaymış meğer Sonsuzluğun koyu yapışkanlığına.
Herkes sussun Boşluktaki dilsiz yıldızların körlüğü gibi Dursun her şey kendi yatağında. Ben nereye ağlayacağımı bilirim Hangi tenin beni öldürmeye yeteceğini. Bu son Artık uykusundayım herkesin Yaradılışı değilse de Yokoluşu gördüm.
Tavsiye üzerine Bejan Matur'u araştırdım. Korkunç şiirleri var bence şiiri geliştirmek isteyen kimse o kalemi okumasın.
Misal:
ALLAHIN ÇOCUKLUĞU
İnsanın dönüp döneceği yerdir Çocukluğu. Sabah ezanı Bu yüzden Müslümanlara Allahın selamını öğretir. Allahın çocukluğu Gündoğumunda Ölüleri anmakla başlar. Ve anne ölür Ezanda ölür anne Selamı üzerine olan her çocuk Allahı düşünür.
Dili vardır taşların. Sabahları en çok Islak bir huzurla Yatarken onlar İçleri ıslanmış kadınlar Pörsümüş yorgun erkekler Kutsanmak umuduyla Kıvrılır uyurlar.
Hepsi laf bunların. Bana kalsa Ağır bir abdest kokusu İnce belli sürahiler Kadınların nemli apışaraları kokan Pazen donları. Burada Sözolmamış sesin kederiyle Başlar gün. Ve denir ki; Kaderinizi sevin Sevin kaderinizi Ve hayat için Tatlı bir tesadüf deyin.
Ağır bir abdest kokusu İnce belli sürahiler Kadınların apışarası nemli pazen donları Ve mantarlı ayakları erkeklerin. Şadırvanda alaca su: Damlar Damlar. Ellerin beyazlığındadır ölüm Gövdenin kıvrımında. Benim erkeğimi isterken titreyen İçimin suyunda
Ben unuttum her şeyi. Geldiğim yeri Annemi, babamı, Mezarlığa gitmeyi. Orada yapayalnız kaldı meşe Ölülerin arasında ölümü en iyi anlatan meşe.
Bir ağaç nerede duruyorsa Benziyor oraya. Meşe mesela Akdeniz'de taşların arasında Farklı mı taşlardan? Selvi, ölülerin karanlık bir ah'la Durdukları son anın ipidir. Salkım söğüt, yaslı söğüt Suya kaptırmış içini, kırılgan. Benzer her şey baktığına.
Ben anneme benzerim Babama da tabii. Ve büyük halamın evinde yaşayan kediye de. Aslında şu yeryüzünü denizlerle düşünmemiz yok mu Hata ediyoruz. Dünyanın nefes aldığı bir ilk andı denizleri yapan. Dağları yapan bir öfkeydi Böyle söylüyor ilk kitaplar. Her dilin kendinden önce, Çok önce bir hayatı var. Ve onu sadece Bu kitaplar konuşuyor. Susarak bakıyoruz biz Hatırlamayarak. Şairler bir *ok anlamıyorlar aslında Dünyanın çocuk kalmış bir acısı var Ve bu ezanda çıkıyor ortaya. Allahın selamı ölülerin üzerine oluyor Aşk diye bir şeyin farkına varıyor insan Dönmeyi öğreniyor Yerden kurtularak Durmadan dönerek Çölde yaşayanlara fısıldanmış bir hakikatle Kurur toprak
Nehir dediğin çölde kaybolur. Toprağını gizler nehir dediğin. Hiçliği tarif eden hiçliği anlar. Yokluğa bürünmek o ilk anda. Bir nehir tanıyorum Kayboluyor Bir çölün şehvetli karnında. Bir ayan olma hali belki, Ona en yakın göl Kayıklarını tutarak içinde, Balçığını yutuyor. Ama biliyor ki, Bir göl yutunca suyunu Ortada kalır Bir göl yutunca balıklarını Kararır. Tüm göllerini göremeden yeryüzünün Öleceğiz. Ne acı.
Gündoğumuyla gelen huzura da Günbatımının sancısına da Yabancısın. De ki; Sabahın efendisi sen değilsin Kimse değil. Yol gidenin Gün dönenindir Şiir hayatın Ve görenin.
Allahın selamı Müslümanların ülkesinde Ölülerin üzerine olsun diyerek Kanatır günü. İnsanın çocukluğu annenin ölümüyle başlar Bitmez çocukluğu annesi ölenin.
De ki; Sabahın efendisi sen değilsin Kimse değil. Kanamış bir solukla bakmaktan Yoruldum. Kimsesi yok kimsenin.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.