2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2051
Okunma

Sen gitmek için izin istedinmi ki benden
Bu koca dünyada bi başıma bırakıp gittin
Bir su damlası gibi kaydın ellerimden
Ansızın gözlerimi bulutlara teslim ettin
Kırık bir tahta masa gibi paramparça yüreğim
Hangi yana baksa seni arar gözlerim
Zamanla unutursun diyorlar ya, diyenlere inat
Fazla yaşamam ilk otobüste yanına gelirim
Bazen duvarda canlanır resimler, geri geldin sanırım
O gün en güzel elbiselerimi giyerek hazırlanırım
Lavanta kokulu mumları severdin sen
Lavanta kokulu mumlardan başkasını eve almıyorum
Aynanın karşısına gecer kendi kendine gülerdin
Gülüşün gizli orada ,her gittiğim yere aynanı taşıyorum
Bazen sahile iniyorum
İnkar ediyorum, olamaz diyorum
Dalgalara haykırıyorum ulu urta
Bir martının çığlık sesiyle uyanıyorum
Herşeyin gerçek olduğunu anımsıyorum sonra
Başım eğik geziniyorum
Adresleri belirsiz ve sensiz bu caddelerde
Taşları tekmeliyorum
Ve başlıyorum yine kendi kendimle konuşmaya
Ölümün ağır basıyor
Sanırım aklımı yitiriyorum
Sonra Atatürk parkına uğruyorum
Gecenin bir yarısı,
bütün boş salıncakları sallıyorum
Gıcırtı sesleri beynimi tırmalıyor
Ne hikmet’se
her defasında yağmur başlıyor
Ve saatlerce hıçkıra hıçkıra ağlıyorum
Yağan yağmurla birlikte
Bir bekçi düdüğü ile ürperiyorum
Şehrin ıssız sokaklarına yayılan
Sırılsıklam bedenim,üşüyorum
Ellerim, ayaklarım üşüse ne fayda
Oysa ciğerlerimdir cayır cayır yanan
Sensizliğinle,
her gün bir gün daha ölüyorum
Uyuyamıyorum geceleri,
düşlerime giriyorsun
Bir uçurumun kenarında buluyorum kendimi
Her defasında beni çağırıyorsun
Uzanıyorum tutmak için ellerini
Yine her defasında arkamdan tutuyorsun
Bir günde tutma arkamdan,
gelişim çabuk olsun
Sensiz her an ruh gibi yaşamaktansa
Bırak, bırak yalvarıyorum sana
Bırak geleyim yanına,
bari ruhlarımız kavuşsun
Ozan Özdemir
12.03.1999