7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1056
Okunma

Bir sabah erken fatih camisinin avlusunda yürüyordum mevsim kış olduğu için havada çok soğuktu yanımdan battaniyeye sarılı ayakları yalnayak bir adam geçiyordu öyle bir haldeydiki soğuktan tir tir titriyordu kim bilir o hale neden gelmişti o anda o kadar fena oldum ki o adamın hali yüreğimi yaktı ve günlerce etkisinden kurtulamadım ve daha sonra kimsesizleri anlatmaya çalıştığım bu şiiri acizane yazmaya çalıştım
Bir garip doğmuşum anamdan
Böyle yazmış yaradan
Ezelde yazılmış bu kader
Hak böyle yazmışsa kim ne der
Ne beş kuruş param var
Ne arayan nede soran var
Ne de başımı sokacak
Küçücük bir yuvam var
Hiç kimsem yok ki
Geceler hep ıssızım
Yok ki sevgilim karım kızım
Tek tesellimdir yalnızlığım
Tek arkadaşım tek sırdaşım
Gerçek dostum yalnızlığım
Tek hazinem ömür sermayem
Onu da çalar zaman hırsızım
Sanmayın ki çok mutsuzum
Yarınlardan umutsuzum
Yarınlar çok güzel olacak
Ben hep umutluyum
Ne arsızım ne yolsuzum
Ne taş kalpli bir vicdansızım
Ömür sermayemi iyi değerlendiremedim
İşte bu yüzden çok karsızım
Bazen duygulanır iki gözüm
Siler yaşlarımı gelir hüzün
Olmasa da şefkatli eşim dostum
Okşar başımı yalnızlığım
Kimsesizim bir tek başım
Kanaattir ekmeğim tuzum aşım
Toprak olurken bana döşek
Yıldızları yorgan yaparım ben tek tek
Mehtap olur doğar geceme yalnızlığım
Bir gün musalla taşına konursa
Şu benim garip naaşım
Kılar namazımı yalnızlığım
çıkarken son yolculuğuma
Ağlar bana yalnızlığım
Kimsesizler mezarlığında tek başıma
Koyar beni yalnızlığım
Bir garipti diye mezar taşımda
Yazar benim yalnızlığım
Mehmet Yılmaz İNANOĞLU