25
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1424
Okunma

her sabah gün doğmadan
ufka sızan bir kaç damla kan
yalnızlık/tandır gül kokan...
daha sen uykudayken demlenir
bir demlik çayda özlemin
kim taşır bilemem
kokusunu içime bu yalnızlık ülkesinin...
açınca gözlerimi
ılık bir rüzgâr aralayıp perdeyi
uzandı penceremden
körpe beyaz ellerin
zamansız bir güz yağmuru
yıkarken gözlerimi
yanaklarımdan süzüldü
öptü gamzelerini
senin de payına eylül düştü bu sabah...
dün akşam beklenmedik bir tesadüftü
lâf lâfı açtı; kulaklarını çınlattık
aynı masada öğretmeninle yemek yedik
soyadından anımsadı seni,
hattâ ;seninle aynı sırayı paylaşan
arkadaşın senden daha güzelmiş
ben değilim diyen; öğretmenin
sen beni yıllarca sürükledin
hâlâ daha sürüklersin
gökte sevda tekerim
yerde elma şekerim
bakmadım ki tadına, bitireyim seni
esin perim; söz verdi,
bir gün görürse seni
ne çok sevdiğimi anlatır öğretmenin...
o kalkıp gidince örtüsüz kaldım gecede
düşlerinle çırılçıplak ne ümitler besledim
ne hâyallerle süsledim seni
ateşten güller desteledim
yıldızlardan şarkı besteledim...
sabaha karşı sazlı sözlü bir gruptuk
demirciler tanrısının mabedine
yakın bir yerde oturduk
Olympos antik kentinde;
oraya varıncaya değin
yüz kilometre katettik
T.Çandar’ı kucağımda uyuttum
yorgundu sarhoştu
sonra senin şarkını çalıp söyledim
o da çaldı söyledi
inledi gecede sevda türküleri
bende kalan; şarkıların şiirlerin...
aslı güzel olan bir şeyin
nesli de güzel olur değil mi
kısmet değilmiş
kucaklayamadık düş bebeklerimizi
mektubum sana ulaşır
gelir misin bilemem
gözyaşlarım sana bulaşır
deli misin diyemem
silerken gözlerimi
sevdiğimi biliyorum
galiba çıldırıyorum...
şiir değil; sevda seli bir nehir bu
aktıkça artıyor debisi
nereye, neden belirsiz
gök dağ deniz
sürükleniyorum ölesiye
sereserpe yıldızlar
iki yakasında nehrin
belik belik, nasıl da güzelmiş
salkımsöğütlerce saçlarına özenmiş
ayla geçiyor yüzün geceden...
saygıyla anıyor
kaygıyla arıyorum seni
hayâli hoş, kokusu mayhoş
fındık elmam, can eriğim
kekre sevdiğim, ahlatım
gül çiçeğim benim...
katlansın diye sevgi
tatlansın diye tuz mu ekilir
ayrılığın üstüne
yağıyla biberiyle
sen misin beni
bir havada, bir tavada
aşkın güneşinde gezdiren
sen misin hasretinle
tatlı candan bezdiren
söner mi bu yangın
yağarcasına gökyüzünden?
seni andım tanrılar katında bu gece
sensiz yılları düşünsene
örsüne koyup yüreğimi
saçlarınla bağladığın
hasretinle dağladığın
gelişin gündüz, gidişin gece günleri...
her sabah gün doğmadan
ufka sızan bir kaç damla kan
yüzünün düştüğü
kömürden körüğün ateşi deştiği yerdir
göğsümün kafesinde bir inip bir kalkan
hasretindir dudaklarından
üflenip yüreğimi yakan...
Şaban AKTAŞ
19.09.1999
AGSS SERİSİ
Resim:Mehtap fotoğrafları/ Bknz.Google