27
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
3052
Okunma

karlı bir sapakta önce şiirleri vurdular
gök geceye dökerken sulu sepken kuşkuları
mor bulutlar
kırmızı ışıklarda durdu
düşünceler tutuklandı
ve kaç yıl kaldık o zindanlarda
façalandı yüzümüz
acının kelepçeleri takıldı
bileklerimizde kaldı izleri
alnımızdaki küse dair
ömür;
gümüş tabakalı sükûttu
altın dişli gülüştü
dudak çukurlarımızda…
kurudu yontulaşan yüzümüzde damlalar
çünkü; içimize öğretmiştik ağlamayı
rutubete alışıklığımız
aşıklığımızdan…
suskunluk ölmektir tek kurşunla
yasta sözcükler örtülür üstüne
lambaların karla kavuştuğu yerde savrulur
yeni yıl renkleri
rüzgâr ellerimizde yanarken
atılan her adım biraz susar
biraz boşlukla yürür
içindeki hediyesi ayaz bir türküdür
sazı kırığından…
kendimizi kaçırdık düş yuvalarından
kar beyaz
gök kara
anlıyoruz ki pamuk tarlasında yetişmiyor sevda
çıkmaz sokaklarda
kaç yıkık evin bacasıydı nefessiz kalışımız
imgeler kirlendi çamurlu yollarda
siyahtı hüzün
ve ne çok doğurgandı
aynası kesik
ebesi kayıp dünya…
deli bir at
nasıl koşarsa dört nala
yelesine taktığı kahırlarla
kırılırsa bir ayağı yaşamın
atları da vururlar!
nalı eskimiş hayata ne çaksan çıkar
soyunun eksik düş kuşkularından
s/özü giyinme gerçeğidir zaman.
5.0
100% (1)