4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1625
Okunma

titrek camlardan süzülen billur karanlıkta
baktığını göremeyen gözlerle
uzak bir manzarayı seyrederken
sınırı olmayan şeyler düşünüyorum
seni gördüğüm ilk anı düşünüyorum
kasvetli bir fecr zamanı
evlerin damlarına sabah ezanı yağarken
dua gibi satırlar yazıyorum senin için
tozlu bir akşam üzeri
nemli bir yelin soluduğu sokaklardan geçerek
gürültülü bir karanlığın içine giriyoruz
sen ben ve diğerleri
herkes sövüp sayarken kaderine kısmetine
sen bir köşeye sinmiş etrafı seyrediyordun
ışık tozlarını dağıtarak etrafa savrulan bakışların
bana doğru yöneldiğinde
herkes susar herşey durur
bakışlarımız havada düğümlenirdi
ben yaprak gibi titrerken karşında
sen belkide onu düşünüyordun
ve başbaşa geçen bir pazartesi sabahı
sen karşımda kahveni yudumlarken
ıslak bakışlarınla gözlerimi arıyordun
ben bayram sabahı üşüyen bir serçe gibi
karşında titriyorum gözlerim yerde
ellerine uzanmamak için kendimle savaşırken
sen belkide onu düşünüyorsun
bana baktığında onu görüyorsun
onun ismini söylediğinde
başımdaki kovan uğultusu gözlerimde çakan şimşek
her şeyi öylesine belli ediyordu ki
ama sen bunu anlamıyorsun anlayamıyorsun
parıltılı bir yıldız yağmuru gibi
üzerimize dökülürken sigara dumanı
senin bakışların avuçlarıma doluyordu
ben gözlerinin denizinde mutluluğumuza yelken açmak isterken
her kulaçta biraz daha yalnız kalıyorum
sinsi bir böcek yürümesi gibi
etrafımızda dolaşan ihanet fısıltıları
seni alıp benden ona götürdüğünde
birlikte geçirdiğimiz saatlerin tek hatıraları
etraftaki içilmiş kahve fincanları