13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2005
Okunma

davud’un sapanı olsa elinde
kaç calût yıkılırdı yere
yılgın
bedbin
tekmeledi kendini
yalpalandı dümende imgeler
mesafesi dar kâgir köprü
kaç fıçıya sığar ki ömrü
gelecek önünde
ıpıslak titrer bir köpek gibi
rakı rengi bulutlar toplanır içinde
tek bir ayık damarı yokken
bir çift zeytuni göz
tespih gibi seker içinde
dağınık günleri dizer boş şişelere
dişlediği olgun meyve hatıraları
savurur içli bir rüzgâr
limoni geceye
sabır kişniş şekeri atar ağzına
avutmaz
göğsüne bastırdığı fotoğraf
körkütük özler
taşra şarabı tadında kadınına ağlar
kırık gözleri
besili ıstırabının kökleri
tutunurken içinde
boşlukta sallanır
ah çifte kavrulmuş esmeri
zencefil kokan ellerin değse
merhemi
bir bilsen
okşasan
ansızın saçılır şarabi nefesinde
dağ çileklerinin kokusu
gönül gençyılmaz
budapeşte