1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
19
Okunma
Sabahlara dek
ağzımı kapatıp hıçkıra hıçkıra
sessiz gözyaşlarına gömüldüğüm oldu;
ben sustukça yüreğim kabardı,
kabardıkça içim daraldı,
daraldıkça
ben boğuldum…
Ve ben boğulurken
o huzurla uyudu.
Ben ne çektimse
o da aynı izden yürüsün;
ben neyle tutuştumsa
o da o ateşte kavrulsun.
Adımını attığı her yol
kendi gölgesine dolansın,
adımları titreyip dursun,
boğulsun.
Benim gecelerim
onun göğsüne çöken bir zulmet olsun;
ben nasıl çöktüysem
o da aynı çöküşe mahkûm olsun.
Sığındığı her söz
kendi yalanına karışsın,
dudaklarında zehir olup
çatlaya çatlaya yayılsın,
boğulsun.
Benim gözyaşlarım
onun bahtına yağmur değil
darlık olsun;
ben tutunamadıysam
o da tutunamasın.
Ben nefesi sıkışarak yaşadıysam
onun nefesi her adımda kesilsin,
benim sustuğum sancı
onun boğazında düğümlensin,
düğümlendikçe
boğulsun.
Benim kırık kalbim
onun göğsüne hançer gibi otursun;
ben nasıl güne küstüysem
o da hiçbir sabahta aydın olamasın.
Her adımı geri tepsin,
her umudu duvarlara çarpsın;
her çarpışta
boğulsun.
Ve bir gün…
kendi attığı adımlar
kaderinin duvarına dizilsin;
benim çektiğim acılar
birer yük olup
omuzlarına basılsın.
Bir sabah uyansın
lakin güneş yüzüne değmesin;
benim karanlığım
onun nefesini tutsun.
Aradığı her kapı
birer birer yüzüne kapansın;
gururu tuzla buz olsun,
dizlerinin bağı çözülüp
kendi çöküşüne bırakılsın.
Sonra…
kendi hatalarının ortasında
çırılçıplak bir vicdanla kalsın;
ne söz toparlayabilsin
ne nefes alabilsin.
Ve sonunda,
kendi karanlığında boğula boğula
tek bir çare bulsun:
benim ayaklarıma kapanmak.
Çünkü Hatun…
başka türlü asla affetmem.
5.0
100% (1)