7
Yorum
22
Beğeni
5,0
Puan
141
Okunma

Yaşam,
kırık bir minenin çatlağında donmuş
yarım bir nefes...
Soluk alır gibi yaparım
ama ciğerlerim hep
bir sonraki havaya hasret...
Her sabah,
güneş camlara vurduğunda
tamir edilmemiş bir söz yığılır avuçlarıma...
Yarın derim
Yarın başlarım nakış nakış
o terk edilmiş kelimeleri
dikmeye ruhumun kefenine...
Tamamlanamadığım aşkım
kitabın ortasındaki
bir cümle gibi
virgüle asılı kalmış
bir ölüm sahifesinde
noktalanmayı bekler...
Ve ben,
bir dervişin semâhındaki
son dönüşü erteleyen
sükûtum...
Dünya,
Eksik bir sure okur durmadan
Dağların zirvesi
Belkilerle örtülü
Irmakların şarkısı
Hep yarını söyler...
Hep bir gedik var kainatta
Gökyüzünde yıldızların arası açık
O ilk yaratılış çatlağı
Tamamlanmamışlığın mührü...
Ey nefsim!
Sen ki
Olgunlaşmamış meyve hırsıyla
Dalları çatlatırsın da
Neden anlamazsın ?
Koparılan her elma
Ağacın yarasıdır
Ve tadı buruk
Vaktinden önce düşmenin acısıyla...
Ölüm gelip kapıya dikildiğinde
Şaşırırım zamanında geldiğine
Avuçlarımda
İşlenmemiş günahlar değil,
İşlenmemiş iyilikler yığılı iken
Gitmek istemem...
Ve o an,
Son nefes bir nokta değil
Bir üç nokta olur...
Ya Rabbi!
Bu terhim benim
Ebedi mühletim miydi ?
Yoksa
Senin rahmetinin
Benim mısralarıma sığmayan
Genişliği mi?
Çağdaş DURMAZ
5.0
100% (11)