0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
29
Okunma
Şimdi gel diyorsun,
ben de buradayım aslında
sadece adımlarım sesini duymuyor yolların.
Kökü sökülmüş bir ağaç gibi beklemekten yoruldum,
uçurumun kenarında değilim artık,
düştüm.
Sözlerin göğsüme siniyor uzaktan,
tütün değil, kül düşüyor içime.
Bir zamanlar alnına sürülen cesaretin
ben orta yerinde gezdim
Bozuk bir pusula gibi yönümü kaybettim.
Kayıp bir bayram çocukluğunun avucunda
şeker değil acılar topladım.
Sen dağların taş yüzünü anlattın,
ben dağılmanın yumuşak tarafını sakladım hep.
Kim kırıldı biliyorum,
kim sustu,
kim öfkesini suya gömdü de
bedeni kabardı gece boyu.
Biz paylaştık ekmeği,
eksilmedik sandık
meğer "çoğalan yalnızlık"mış payımıza düşen.
Sen bir taş bağlamak istedin göğsüne
hafifler mi diye gece,
ben taşı çektikçe büyüdüğünü gördüm gölgemin.
Ağır olan sabır dedin ya
ben sabrın çatlayan dudağında bir kan tadı öğrendim.
İki uçurum taşıyoruz dedin,
sevgiden ve uykusuzluktan;
ben üçüncüyü ekledim:
inkâr.
Ben de senin gibi sordum kendime
geceye bıraktığım yüz güvenilir mi?
Cevap bulamadım,
bulduğum her cevap gölgesini aldı benden.
Kaç kere geri döndüm ölmek üzereyken,
kaç kere büyüdü içimde bir çocuk dökülen saçlarını özlerken,
ve sen uzaktın.
Bak, şimdi söyleme sırası bende:
Ben gelirim.
Ama gölgemle değil
çünkü gölgeler çabuk yorulur.
Ben sana açık bir yara gibi gelirim,
kapanmaz ama kanamaz da artık.
Elimi uzatırsam tut,
yoksa unut
ama beni ismimle çağır,
adımı hatırlamak istiyorum .
Sen "şimdi gel" dedin.
Ben geliyorum.
Ama bil:
Susmak seni bitiriyorsa,
konuşmak da beni.
Öyleyse kapı aralığını iki kişilik açalım,
sen duvarını indirme,
ben korkumu alıp geleyim.
Gölgen yetermiş bana diyorsun
ben sana gövdemle geleyim,
titresem de, eksik olsam da, yarım da kalsam.
İşte cevabım:
Şimdi gel diyorsun,
ben geliyorum
ama sen de kal.
Gitme.
5.0
100% (3)