1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
84
Okunma
Bir sessizlik açılır günün göğsünde
kırkikindi ağır ağır iner aldığım nefese
Ciğerlerime mor bir sızı oturur sabaha kadar
Saçlarını özlemiş çocuklar sokak başlarında bekler
pastel kalemleriyle ölümü giydirir
Birine turuncu kazak
Diğerine göğe benzeyen ince etek,
Çünkü ölüm çıplakken çok üşür.
belki benimde titreyen çeneme tülbent mavisi bir gök sürer.
Kağıdın ucunda menekşe lekesi,
mor bir yara gibi sessizce siner içime
Ben senin adını unutmamak için
kaburgamla kazıdığım o cümleyle bugün bile yaşamaya çalışırım
Her yağmur inerken parçalanırım biraz
eksilirim biraz
çürürüm biraz
Acılar omuz arar yaslanacak
ama omuz dediğin çoktan büyük şehire göç vermiş bir evin duvarları gibi,
çocukluk sesinin yankısını bile duymaz.
Masaya bir mandalina kabuğu düşer
kokusu sana benzer
Sofra sessizdir ve çay soğuk
kelimeler kırık dökük
ruhum üşür
Omuz bulamayan hüzünler kendi içinde büyür
kendi kendine sokulur geceme
ateşten bir yalnızlık gibi göğsümün ortasında uyur
Çocuklar çizer ölülerimi
renkten kefenler biçer
Biz büyüdükçe solgunlaşırız
tütün gibi tükeniriz
Ve kırkikindi iner
kimse ses çıkarmaz
Hava ağırdır ve biz daha ağır
Yağmurun bizden bir isteği yoktur artık
Belki bir gün hepimiz çocukların çizdiği o renkli giysilerin içinde sessizce yatarız
pastel bir direnişle.
5.0
100% (1)