2
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
73
Okunma
Ellerim… müebbeti üstünlüğünün yüküyle,
Bakalım dönmüş mü buradan geçenler geriye?
Ele dert olan ayakta derman yok ki niyeye —
Yorulacaksan mavinin kamburunda, düşme diye.
Hiç doğma zaten… buralar kalabalık, içi çile.
İnsanlığıma ver — nefes aldım sensiz,
Yaşanmaz aslında buralar kalpsiz.
Ben tabut bellemişim sırtımdakini sessiz,
Dönüp duruyorum sana, imansız bir çaresiz.
İşte bak… ayrılık vakti geldi çattı,
Gök kubbe sardı, örttü bu saçlarımı.
Beyazdan koyu bir kumaşla dolandım,
Arayıp durdum seni hep, neredeydin hani?
Ölünce bulacaktık birbirimizi…
Benden daha fazla nefes mi aldın ki sanki?
Varamıyorum bak “yanındalığına” şimdi,
Benden ayrı söz mü verdin başkasına, gizli?
Saramıyorum zamanımı bak başa…
Bu beyazlığın bir sapak ilerisi…
Senin yanında olacak biliyorum — son nefesi.
Yerin dibine girdim, yoksun diye kırıldım.
Cehennem mi diyorlarmış buralara — anladım.
Sevildiğini sanan merhum diyarı burasıdır,
Yansam ne? Yanmasam ne? Zaten yok tadım.
Ne emekler sarfettim… demek günahmış hepsi,
Kalp toprakta çözünürmüş, kızıl kan gibi sesi.
Cehennem ateşi demişlermiş adına — ne tesir?
Gel ama… sen kalpsizdin; öyle değil miydi her şeyin esiri?
5.0
100% (2)