9
Yorum
26
Beğeni
5,0
Puan
166
Okunma

>SANA GİZLİCE BAHŞETTİKLERİM< ♥. ♥
Biz, ne aceleyle kurulan ne de rüzgârla yıkılan bir yapıydık;
Temelimiz derindi, her taşımızda bir yemin izi.
Sen sadece bir fırtına değil, taşa sızan bir sıvıydın,
Zamanla eritti bizi, bıraktı geride sessizliği.
Ne zaman ayrıldık, ne zaman bu büyük yasağa uyduk?
Hatırlamıyorum, çünkü yıkım bir anda gelen bir ses değildi.
Bir mimarın eserini unutması gibi, içten içe soyulduk,
Sonsuzluk sandığım bina, meğer kendi gölgesinde eğildi.
♥๏๏๏๏♥
Sen ki, mermerin bile çaresiz kaldığı o doğal aşınma;
Gönlümde açtığın boşluk, bir gediği işaretler şimdi.
Kasten vurulmuş bir balta izi değil, yavaş yavaş yıpranma,
Ve ben, o yorgun duvarın yaslanacak bir yer arayışıydım.
Şimdi anlıyorum, bizi ayıran ne üçüncü bir el, ne de bir sözdü;
Aramızdaki mesafe, iki dağın zirvesi arasındaki boşluk.
Birleşmek, doğaya aykırıydı; bitmek, bize mecburi özdü,
Sen o zorunlu ayrılıktın, ben o zorunlu yok oluş.
♥๏๏๏๏♥
O büyük gücün emri, senin ruhuna fısıldanmıştı,
Senin rolün, bu güzel eserin mührünü vurmaktı.
Bense o zorunlu vedanın, sessizce taşa kazınmış alnı,
Sonsuza kadar orada kalacak, onurlu bir harabeydim.
Hiçbir sütun devrilmedi çığlıklarla, sadece sessizce ufaldı;
Taşlar, altındaki toprağa karışmayı diledi usulca.
Ne savaş vardı aramızda, ne de yanan son bir ah kaldı,
Sadece büyük yasanın hükmü, şimdi her yanımızda.
♥๏๏๏๏♥
Ve o mimar, ilk taşı koyarken dahi biliyordu sonu;
Eserinin ömrü, en ihtişamlı anında yazılmıştı sona.
Ne bir dua kabul gördü, ne bir el uzandı o boşluktan,
Çünkü bu son, planın kendisiydi, dönülmez bir mana.
Şimdi ben, o yıkıntının önünde duran son bekçisiyim;
Yüzümde ne kin var, ne de kayıp için dökülen yaş.
Sadece o zorunlu vedayı anlatan, kırık bir levhiyim,
Ve gururla taşıyorum, bu Muhteşem eserin sessizliğini, son mirasını,
Cemre Yaman
5.0
100% (12)