0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
54
Okunma

Sen, hayatıma aniden düşen, durdurulamaz bir şelalesin. Öncesi vardı elbet, sessiz bir nehir gibi usulca akıyordum, kimseye zarar vermeden, derin bir vadiye sığarak. Sakin, belki de fazla sakindim. Ama sonra sen geldin.
Seni ilk gördüğüm an, o yüksekten düşen suyun gümbürtüsüydü. Öyle bir ses, öyle bir şiddet... Hayatımın kenarında duran her şeyi, tereddütlerimi, eski korkularımı bir anda alıp götürdü. Sana doğru çekildim; bu bir tercih değil, doğanın bir kanunuydu. Tıpkı bir nehrin, o büyük düşüşe karşı koyamayışı gibi.
Şimdi seninle birlikte, o kristal suyun içinde, havada asılı kalmış o anı yaşıyorum. Her damla, bir söz, bir öpücük, sonsuzluğa atılmış bir vaat. Hava, senin enerjinle ıslak, coşkulu ve canlı. Etrafımızdaki her şey – kayalar, yosunlar, ağaçlar – bu bizim coşkunluğumuzun tanığı.
Suyun köpürerek birleştiği o sonsuz havuz, bizim geleceğimiz. İlk başta çalkantılı, gürültülü ve biraz da telaşlı; ama sonra yatışacak, durulacak ve en derin yerinde, her daim parlayacak. Biliyorum ki, bu aşktan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Seninle olmak, o sürekli akışın bir parçası olmak demek. Her saniye yenilenen, her saniye kendini daha güçlü ve daha güzel bir şeye bırakan bir döngü. Sen benim hayatıma düşen en güzel yıkımsın, en tatlı tufanımsın. Ve ben, bu şelalenin eteklerinde, sonsuza kadar senin sesini dinlemeye razıyım.
Hüseyin TURHAL