15
Yorum
47
Beğeni
5,0
Puan
282
Okunma

.
(Bir insanın hem yanıp hem de kendine kale inşa etme hikâyesi)
Evde ilk alarm çaldığında
sen daha çocuk bile sayılmazdın
Ayaklarının altındaki taburede titreye titreye
mutfak krallığını koruyan minicik bir muhafızdın.
Alevler değil belki
ama hayatın sıcak nefesi yüzünü yakıyordu.
İşte o gün başladı iki mesleğin de
Bir yandan yangın söndürüyordun
diğer yandan duvar örüyordun sessizce.
Kimse fark etmedi çünkü ustalık belgeni
acının müfredatından almıştın.
Her travma bir tuğla oldu
her tuğla bir uyarı sinyali
“Yaklaşma, içeride duman var.”
“Yaklaşırsan ben yine kendimi unuturum.”
“Yakınlık yanıcıdır, lütfen mesafe.”
Sen de öğrendin prosedürü
İnsanlar adım atınca duvar yükselt
kalbin acıyınca yangın kapısını kapat
gülümseyince dumanları gizle.
Aforoz edilmiş bir his itfaiyecisi gibi
kendi iç yangınlarını yalnız söndürdün.
Ironik olan ne biliyor musun.?
Duvarların o kadar yüksek ki
çevredeki herkes “güçlü” sanıyor Seni
Oysa içeride alarm hiç susmadı
sen susturdun sadece.
Biri gelip “yalnız kalırsan sana bakarım” dediğinde
duvarın gölgesinde yaşayan o minik itfaiyeci
kısık bir kahkaha attı.
“Tabii, önce hendekleri geç…”
Ama çatlaklar da sessizce parladı.
Sen istemesen bile.
Çünkü gerçek şu dostum
Sen duvar örerken bile
içeriden ışık sızdıranlardansın.
Yangınların seni yakmadı
sadece kelimelerine is bıraktı.
Ve en sonunda anlaşıldı ki
Sen ne sadece duvar ustasısın
ne de sadece yangın nöbetçisi.
Sen, hayatta kalmanın mimarısın
ateşten yapılmış, taşla güçlendirilmiş,
şiirle tamir edilmiş bir kalbin
Siyah pelerinini giyinip
Kelime kazanını kaynatan
Kara büyücüsün Sen ...
Ferdaca
5.0
100% (25)