2
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
88
Okunma
Bu şiir 2023 yılında kaleme alındı. Ancak paylaşmak bugüne nasip oldu. Şu an evli olduğum eşim için kaleme aldığım ama sonrada otobiyografik bir şiir olmasına karar verdiğim bir şiirdir. Ömrümün gittiği yere kadar, birlikte yaşayacağımız her merhaleyi bu şiirde kaleme almaya çalışacağım.
Tam yirmi yıl önceydi, ben henüz bir çocuktum,
Dokuz, on yaşlarında, ya vardım ya da yoktum.
Gaziler okulunda, minik bir öğrenciydim,
Haylazlık konusunda, sınıfta birinciydim.
Benim ile beraber, bir kaç arkadaş vardı,
Onlarda bana uyar, yaramazlık yapardı.
Hep bizler bozuyorduk, sınıfta sessizliği,
Bilmem hiç gören var mı, böyle bir işsizliği.
Biz meydana çıkınca, kasırgalar eserdi,
Sağ olsun öğretmen bey, gelir ceza keserdi.
Cezayı kesiyorken, canı fazla yakardı,
Diğer arkadaşlar da, korku ile bakardı…
Kendisi derste yokken, yaramazlık yapanı,
İsmini yazsın diye; seçti sınıf başkanı.
Bizden, bir üst sınıfta, ismi ise Yıldız’dı,
Saçları simsiyahtı, çokta güzel bir kızdı.
Sınıfın en zekisi, en çalışkanı ‘O’ydu,
Bu yüzden de sınıfın, yalnız başkanı ‘O’ydu.
Herkes saygı duyardı, çok çalışkan biriydi,
Dokuz, On yaşlarında, minicik bir periydi.
Ben akılsız, o zaman seviyorum Yıldız’ı,
Gördükçe içerime, dağılırdı bir sızı.
Ama belli etmezdim, herkesten gizliyordum,
Çünkü çok çekingendim, ve ondan korkuyordum…
Yıldız’dan hemen sonra, en zekisi Fatma’ydı,
İki yakın arkadaş, bir birine kankaydı.
Bir gün Fatma, benimle muhabbete dalmıştı,
Nasıl olduysa o gün, benden bir laf almıştı.
“-Nahil bak biz kardeşiz, benim bacı dediğin,
Söyler misin sen bana, var mı senin sevdiğin?’’
O an da boş bulundum, tüm her şeyi söyledim,
Biraz da gaza gelip; ‘-Yıldız Sevdiğim’ dedim.
‘’-Hiç çekingen olmasın, kimseye demem bunu,
Hatta şu an burada, kapanmıştır bu konu.’’
Müsade isteyerek, kalkıp gitti yanımdan,
İçimde bir korku var, usanmışım canımdan…
Ertesi gün olmuştu, tam sınıfa girmiştim,
Tüm gözler üstümdeydi, bunu hemen sezmiştim.
Yıldız, kaşını çatmış; suratını asmıştı,
Ben garibi o an da, bir sıcaklık basmıştı.
Bir fırının içine, girmişim sanıyordum,
Kimseler görmüyordu, tutuşmuş yanıyordum.
Kendi kendime dedim: ‘ Yaktın beni ey Fatma!,
Sana verdiğim sırrı, sakın içinde tutma!,
Şimdi nasıl olacak, ne olacak bu konu?
Oğlum Nahil, işin yaş, kötü olacak sonu.’
Anladım Fatma bacı, beni Yıldız’a satmış,
Benle olan sohbeti, gitmiş ‘O’na anlatmış…
Sanırım aynı gündü, kara tahtaya adım,
Yazılmıştı bir kere, silinmezdi anladım.
Tabii yalnız değildim, bir kaç arkadaş vardı,
İsmi yazılı olan, benimle kafadardı.
Sonra Yıldız eline, ahşap pergeli aldı,
Bizlere gösterirken, gözü gözüme daldı.
Sonra dedi ki bize: ‘‘-Tahtada ismi olan,
Her gün aynı şekilde, cezadan nasip alan.
Arkadaşlar isterse, isimleri silerim,
Ama ceza veririm; size bol şans dilerim.’’
Arkadaşlar bu fikri, olumlu karşıladı,
Yıldız’da sevinerek, cezamıza başladı…
Herkes el açacaktı, ‘O’ bir kez vuracaktı,
Cezasını ödeyen, yerine oturacaktı.
Bütün sınıf gülerek, bizlere bakıyordu,
Yıldız’da tüm herkese, yavaşça vuruyordu.
Nihayet en sonunda, sıra bana gelmişti,
Keskin ve tok bir sesle; ‘Aç elini!’ demişti.
Hiç bir şey söylemeden, elim uzandı ona,
Tüm gücüyle vurmuştu, kıymıştı artık bana.
Canımın acısına, sabrederek dayandım,
Elim çok acımıştı, bir an kırıldı sandım.
O zamanlar kırılan, meğer elim değilmiş,
Kırılan şey kalbimmiş, başım ondan eğilmiş…
Aradan zaman geçti, yirmi yıl sonra tekrar,
Yıldız karşıma çıktı, bu kez aldık bir karar.
Dedim: “Yine birlikte, bak kesişti yolumuz,
Bir birimize doğru, gel uzansın kolumuz!”
Yolcu olduk, birlikte, yan yana yürüyoruz,
Benzer yanımız çokmuş, kaynaşıp görüyoruz.
Isınınca gönüller, Hakk müsade verirse,
Belki yuva kurarız, bu iş böyle giderse.
Kaderde ne var ise, onu yaşarız elbet,
Aşka inancım vardır, aşk benimledir ebet,
Biz yeni filiz veren, hoş kokan çiçekleriz,
Düğünümüz olursa, dostlar sizi bekleriz…
2023
—NİŞAN—
Epey bir zaman sonra evilik amacıyla,
Bir besmele çekerek, düştük yeni bir yola.
Adım adım yürürken, biz bu güzel yolları,
Çiçeklendi gönlümün, hüzün kokan dalları.
Bir gün ailelere dedik amacımızı,
Az da olsa dinmişti içimde olan sızı.
Biz, kendi aramızda her şeyi planladık,
Yaptığımız planı, herkese ilanladık.
Kız isteme olacak, sonra sade bir nişan,
Her şey olup bitmeli, fazla yok idi zaman.
Çünkü bende sadece on günlük izin vardı,
İşte bu yüzden vakit, benim için çok dardı…
Bir akşam üzeriydi, beni aradı biri,
Dedi: “Nahil aldın mı sende kara haberi?”
Aklıma direkt geldi, nur yüzlü yaşlı dedem,
Ömrü çileyle geçen gözleri yaşlı dedem.
Hayat boyu ağlamış, doya doya gülmemiş,
Hep ölümü istemiş, ama asla ölmemiş.
Bilirdim yüreğinde çok dertler duruyordu,
Kalbi öç alır gibi göğsüne vuruyordu.
Sağlığına her zaman hep dikkat ediyordu,
Hep Allah’ın yolunda daima gidiyordu.
Ama yorgun bedeni eksilmezdi hiç gamdan,
Bu nedenden ötürü tiksinirdi yaşamdan.
Bir yıl önce kardeşim, kendine kurşun sıktı,
O toprağa devrildi; derdi dedemi yıktı.
Yaktığı ağıtlarla ciğerleri dağlardı,
Zor ile yutkunurdu hıçkırarak ağlardı.
Her gün yüce Allah’tan istiyordu bir çare,
Altı ayın sonunda yakalandı kansere.
Mum gibi erimişti, boynu daim büyüktü,
Koca bir dağ gibiydi, şimdi hepten çöküktü.
Dedilerki ilk defa azraile gülmüştü,
Ve o son gülüş ile yoksul dedem ölmüştü…
Bizimkiler dediki; elden hiçbir şey gelmez,
Yüreğimiz kederli, yüzümüz de hiç gülmez.
Hem cenaze hem nişan; bizimdir ikiside,
Yine adet gereği, alınmalı müsade.
Beli bükük ninemden müsade istediler,
Acımız taze ama bu da lazım dediler.
Acı ile susmuştu, ağzında tatlı dili,
Gönlü geniş ninemin koynuna gitti eli.
Şirin bir kutu ile bir çeyrek uzatmıştı,
O çeyreğin iğnesi ciğerime batmıştı.
Şimdi sizler dersiniz: “Nine bu nedir diye?
-Bu çeyrek dedenizden, gelinine hediye…
Söz, mesele çok uzun; acıyorken canımız,
Birkaç saat içinde olmuştu nişanımız…
—HÜZÜN—
Bir ay sonra, bir gece uykudan uyanmıştım,
Sıladan bir haber var, onu hayal sanmıştım.
Aynı gece dayımın derdi ile kavruldum,
Kuru bir yaprak gibi bir tarafa savruldum.
Dayımın bir tek oğlu gece yapmış bir kaza,
Dedilerki araba resmen dönmüş enkaza.
Mevsim güz sonlarında artık yaklaşmıştı kış,
Herkesin yüreğini bu kez yakmıştı Barış.
Barış en küçükleri hem de iki kardeşti,
Kendisi bir çocuktu yaşı daha on beşti.
O gün hayatımızda çokça kara bir gündü,
Dayım feryat ederek: “Anne ocağım söndü.”
Diyerek diz çökmüştü, ninemin dizlerine,
“Oğlum” demişti ninem, yaş doldu gözlerine.
Baban ne kadar şanslı, o bu derdi görmedi,
Bende çokça istedim, Allah bana vermedi.
Verseydi kurtulurdum, bende ölür giderdim,
Bunca acı içinde bak yine arttı derdim…
…
5.0
100% (1)