0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
43
Okunma
Ama Nihal, bil ki ben öfkeyi de acıyı da bir tespih tanesi gibi çeviririm içimde;
Her tanesi bir hakikat, her dönüşü bir sır olur.
Sen zannettin ki kalbim bir kum saati,
Akıtırım da biter sandın.
Oysa ben, gönlü kırıldıkça derinleşen
Eski bir sûfî kuyusuyum;
Baktıkça karanlık sanılır,
İnen bilir ki içinde ışık saklıdır.
Sahte gözlerine rağmen görmediğim bir şey yok,
Yalan sözlerine rağmen duymadığım bir sır yok.
Sen beni oyuna getirdin sandın,
Ben ise Nihal’in yazgısına bıraktım bütün oyunları.
Zira aşkın sahteyle imtihanı,
Kulun nefsle imtihanından farksızdır:
Geçer, yakar, öğretir.
Ve unutma…
Benim kalbim düşmanını bile dua ile uğurlayan bir tekkedir —
Ama ihanetin kapısında asılı bir kilidi vardır.
Nihal, sen bunu şimdi anlamazsın belki;
Zaman, vakti gelince gösterir her şeyin aslını.
Bugün iyi günlerin sanırsın,
Yarın bir bakarsın:
Oyun değil, hakikat konuşur.