3
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
139
Okunma

Kanatlansın…
uçsuz bucaksız, körolmayısıca umudum;
ben kırıldıkça büyüyen,
büyüdükçe içimdeki karanlığı aydınlatan o çocuk inadına tutunuyorum bugün.
Kim bilir, hangi sessizliğin altına sakladım da
yıllardır bulamadığım o incecik ışığı
şimdi böyle kanatlandıran cesareti…
Ahh… aklı çıktı gönlümün,
kör kütük aşk olmuş her bir hücrem
sanki içimde saklı duran bütün kırgınlıklar
aynı anda konuşmak istermiş gibi inliyor.
Duyuyor musun?
Hicranın sızısı değil o sadece,
kendini unutmuş bir kalbin
yeniden hatırlanma çığlığı.
Niye bu kadar seviyorsun? diye sordum kalbime;
cevaplamadı.
Zaten aşk dediğin şey, cevabı olmayan soruların
göğüste yankılanışıdır çoğu kez.
Ben sustukça o konuştu,
ben kaçtıkça o tuttu yakamdan,
ben unuttum sandıkça
gecenin en derin yerinde beni bana hatırlattı.
Yol boyu yürürken
kaldırım taşlarına bile çarpıyordu
bu içimdeki kör sevdalı;
öyle ki,
her adımda biraz daha tökezliyordum,
ama her düşüşümde umudumun kanatları
biraz daha büyüyordu nedense.
Ben mi yanılıyorum, yoksa sen mi çok görünüyorsun? dedim hayata.
O sustu.
Bazen hayat bile susar çünkü;
konuşsa kırılırız,
susunca zaten kırılırız.
Ama ben yine de yürüdüm…
yürüdükçe içimde bir şey kabardı
kayıp bir duanın yerini bulması gibi.
Ve anladım ki Sardunya…
umudum kör olmasın diye değil,
beni körlüğümden kurtarmak için kanatlanıyordu.
Aşk dediğin şey de
aklı çıkarmak için değil,
aklı aşmak için çarpıyordu hücrelerime.
Ben bugün yine kırıldım belki,
ama kırılmış yerlerimden ışık sızdı.
Ve o ışık,
hicranın içindeki en güzel teselliye dönüştü:
Kanatlan be umudum…
Ben düşsem de,
sen uç beni kaldır.
5.0
100% (4)