1
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
257
Okunma
say ki
bana anlatamadıklarını
dinliyorum,
böylece ödeşiyor
ve birleşiyor ruhlarımız..
dokunmadan
sevişmek gibi bu/
hissederek kokusunu
duymak/duyumsamak gibi
bir tenin..
üst dudağını yakan nefes
şiddetli kan akışı
delilik ve sınırsız arzuların
şakağa dayadığı
muazzam an..
tenine işler b/akışı
ve dolar yarıkların
çokça sonra başlar
geride kalmış olmanın
anlamı ki
sen anlamaya başlarsın/
gölgeni..
ilk andır bu..
ilk anı..
bildiklerin seni
yeniden var etmeye
yetmez..
eksik kalırsın..
unutmak kim bilir
belki de bu yüzden
değerlidir..
şey bi de seni unutmak
beni ne kadar değerli kılar.
peki beni unutmuş olman
seni daha fazla ne kadar?
bir soru cümlesi daha mı...
dedim ya
öz-lü-yo-rum
ötesiz ve berisiz
artsız/astarsız
sınırsız
vaha diyalektiği bu/
kapatır yapar gibi gözlerimi
parmak aralarımdan
sana b-akıyorum
birlikte susmak,
susamaktır şiir.
demiş miydim,
sana.
bana b-ak
ve sadece bana
ne yaptığına bak.
hala
döküyorsun,
her yerime kendini
hı hı sonbahar.
her şey eksik,
içim ıslak ve derin
söylesene götürdüğün neydi?
sen TEK olansan,
ben neden bu kadar yalnızım?
boşluklarına otur merdivenlerin
sendromlar dağıtsın saçlarını
kan toplarken çanakları
gözlerinin
ki sen elma dersen
inanacağım dudaklarına..
sahi,
boğulmak ne demek?
kapım
yüreğimden
üç basamak sonrası
aklım/ellerim/yüzüm
ve ayna
kimse konuşmadı bu dili
ve bilmiyor
kayıp bir ruhun dili olmalı
aynı harfler
ve aynı seslerle
başka anlamlara çekilmeden
ve başkalaşmadan kendi içinde
İÇİN/gibi ıslak.
uzandın
kıvrılıp ve kapatarak gözlerini
soğuk değil mi?
solgun evet
tenine değmemiş bütün çiçekler
kokun yayılıyor ciğerlerime
bir yağmur sonrası ki
ölüm bir başka gerçek
en az yokluğun kadar.
neden göremem?
sende olmayanı.
defterlerin şekilsizliğinde kalır
sayfaların kırılganlığı
ki üşüdü avuçlarımdaki
av mevsimleri.
bir kış
daha şimdi
evet.
ve kapı eşiğimizde
ten/beyaz.
dolanıyorum
sarıyorum dışımdan içime
doğru
sarmaşık
ödeşemiyorum
kendimle bile
belirgin bir iz gibi
ve itiraz gibi aslı/astarsız
boşluğu gibi çivinin
ve ilerlemek gibi
akışkan bir sıvının
içinde
kalabalıklar içinde
flu bir leke kadar
duruyorum bazen
görkemli tarihini izler gibi
insan oğlunun.
hepsi bu mu
ve her şey
bu kadar mı diye.
hüzünlerini ve kırıklarını
saçlarının
sok ceplerime
avuç içlerim neden terli?
sıkıca tutuyorsun değil mi?
düşmemek için belki de
gitmek?
icat edilmemiş sanki hiç
doğru ve düzgün
kaçıramıyorsun
kelimelerini bile.
kapatıyorsun yarı açık
omuzlarını
ve sonra
saklanıyorsun avuçlarına
ki ben
buğulu camlara
çiziyorum seni
ters ve yüz.
üşüyordum evet
ateşi bulmaya denk geliyordu
her şey
o zamanlarda
sırtını tırnakladığım o omuz
onca ağırlığı taşıyamayacaktı artık
mor bir gece
şiire bulaşmıştı/Atlas
yüreğimdeki bitimsiz mevsimleri
bu yüzden biliyorum ve terliyorum.
.- açtığındagözlerinigözbebeklerinden -.
öpeceğim./
uyu şimdi..
(...)