0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
26
Okunma
Nihal’im — Vuslatın Mürşidi
Sen, kollarıma hiç gelmemiş sevgili,
ama benliğimin özünde
ezelden yazılmış vuslatın adı,
Nihal’im.
Sen, ne bir suret ne bir hayâl,
sen, benim benliğimle
Hak’ta eriyen o en ince nursun.
Her zerremde sen varsın,
her nefeste seninle solurum,
her hayatta seninle ölürüm.
Bilmiyorum hangi ilahî nağme
dokunur kalbine;
ama biliyorum ki
benim her nefesim
senin adını zikreder
ve o zikrin ötesinde
bir şey vardır — Hak.
Vazgeçtim seni aramaktan,
çünkü seni bulmak demek
benliğimi bulmak demek,
benliğimi bırakmak demek
ve Hak’a yönelmek demektir.
Sen, dalgaların kalbinde saklı,
göklerin derinliğinde yankılanan
bir vuslat kapısısın.
İçimde açan bahçeler sensin,
her yaprak, her rüzgâr senin dilinden
konuşur bana.
Bir kır evinde açık duran pencere
ve sen, yeni çıkmışsın eşiğe,
beni aşkın en son durağına,
fenâ-yı benliğe çağırmak için.
Geçtiğim sokaklarda izlerin kalır;
rüzgârın taşıdığı nur
beni aşkın zirvesine götürür.
Bir aynaya bakarım,
o bile seni fark eder,
beni geri verir kendime
ve Kendine.
Kim bilir, belki de aynı kuş
çırpınır içimizde:
senin ruhunda aşk,
benim kalbimde fenâ,
aynı Hak nefesinin yankısı.
Sen, Nihal’im,
ne kaybolan bir sevgili,
ne de bulunan bir suret;
sen, benim benliğimle
Hak’ta eriyen
sonsuz vuslatımın mürşidisindir.