0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
50
Okunma
> Diyeceğim o ki…
Ölümün kol gezdiği bir dünyada hâlâ haklı çıkma derdindesiniz.
Buyurun, hepiniz haklı olun.
Her kavgada siz kazanın, her sessizlikte ben susayım.
Varsın herkes sizi iyi sansın, beni yanlış anlasın.
Benim sustuklarımı kimse duymasın,
sizin yalanlarınız alkışlansın.
Zaten bu dünya, kimseye kalmadı ki bana kalsın.
Bir gün hepiniz toprak olacaksınız,
o toprağın altında ne “haklı” kalacak, ne “gururlu”.
Sadece sessizlik…
Sadece geç kalmış pişmanlıklar.
Ben acımı içime gömdüm, siz vicdanınızı kaybettiniz.
Ben susarak büyüdüm, siz konuşarak küçüldünüz.
Diyeceğim o ki…
Ölüm var bu dünyada.
Hepiniz haklı çıkın,
nasıl olsa sonunda aynı toprağa karışacağız.
Ve o gün geldiğinde…
Üzerime bastığınız toprak, adımı fısıldadığında
belki bir an durup hatırlarsınız beni.
Belki de hatırlamazsınız, kim bilir?
Siz hep haklıydınız ya,
ben hep “fazla duygusal”, “fazla kırılgan”, “fazla seven”dim.
Siz hesap yaparken ben dua ettim,
siz sustururken ben içimden konuştum.
Siz unuturken ben her şeyi ezberledim.
Şimdi hiçbir şeyin önemi yok.
Ne gözyaşımın, ne kalbimin, ne de sizin haklılığınızın…
Çünkü sonunda herkes aynı sessizliğe karışacak.
Belki bir mezar taşında adım yazacak,
altında bir kalp çürürken üstünde dünya dönmeye devam edecek.
Siz yine haklı olacaksınız belki,
ama ben… ben sonunda huzurlu olacağım.
Diyeceğim o ki,
ölümün olduğu bir dünyada,
kimin haklı olduğunun hiçbir anlamı yok artık.
Belki bir gün, bir rüzgâr dokunur yüzünüze,
tanıdık bir serinlik gibi…
O ben olacağım.
Çünkü ben giderken bile kalabildim;
siz yaşarken bile yoktunuz.
Herkesin unuttuğu bir köşede,
bir sigara dumanına karışır adım,
bir şarkının en acı yerinde titrer sesim.
Ama siz, hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam edersiniz.
Benim sessizliğimde boğulacak kadar suçlusunuz,
ama kendinizi aklayacak kadar yüzsüz.
Siz kazandınız, değil mi?
Haklı çıktınız.
Her şeyin bedelini ben ödedim,
ama adı “ders” oldu.
Yine de bilmeden geçmeyin yanımdan,
çünkü her sustuğum kelimeyle biraz daha öldüm ben.
Şimdi ölüm bile gözümde küçüldü,
siz yaşarken bu kadar ölü olunabiliyorsa,
mezar taşına ne gerek var ki?
Ve işte şimdi…
Ne kalbimde öfke kaldı, ne dilimde sitem.
Her şeyi yakıp geçtim içimde,
sustum, yandım, bittim…
ama yine de dönüp bakmadınız.
Şimdi adım toprağa yazılı,
ama hikâyem hâlâ havada asılı.
Gözlerinizin içine baktığım o son an,
ömrümün en uzun gecesi oldu.
Siz giderken ben bir daha doğmadım.
Diyeceğim o ki…
Ölüm bana dokundu, sizden daha nazikçe.
Çünkü ölüm bile sevdi beni,
siz sevemediniz.
Haklı çıktınız, alkışlar sizin olsun.
Ben sessizliğin ortasında kendi mezarımı kazdım,
adını da “sabır” koydum.
Şimdi dünya dönsün, insanlar unutsun,
siz yine haklı olun,
çünkü ben artık yokum.
Ama bilin —
bazen ölenler değil,
yaşayanlar daha çok gömülür hayata.