0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
43
Okunma
İnsan, kendi yanlışlarına değil…
Yanlış insanlara yaptığı doğrulara yanıyor en çok.
Çünkü hata yaptığında ders alıyorsun,
Ama doğru davrandığında, değer görmeyince yıkılıyorsun.
Birine inanıyorsun, yüreğini açıyorsun,
O ise senin dürüstlüğünü zayıflık sanıyor.
Sessiz kalışını kabulleniş,
Sabretmeni mecburiyet gibi görüyor.
Oysa sen sadece sevdin…
Temiz bir yerden, içten, çıkarsız.
Ama doğru olmak, yanlış birine denk geldiğinde
En ağır bedel oluyor insana.
Bir gün anlıyorsun;
Doğrular bile yanlış ellerde kirleniyor,
Ve senin yüreğin, hak etmeyen birine fazla geliyor.
Bir yerden sonra susuyorsun…
Çünkü anlatmak faydasız,
Ne hissettiğini anlamak istemeyen birine
Kalbini göstermek, kendi canını yakmak gibi.
Sen doğru kalmaya çalıştıkça,
O yanlışlarına bahane buluyor.
Sen affettikçe, biraz daha eksiliyorsun.
Bir gün aynaya bakıyorsun,
Ve yüzündeki çizgiler bile yorgunluktan değil,
Yanlış birine gösterdiğin sabırdan kalma izler oluyor.
O giderken arkana bile bakmıyor,
Ama sen her adımında bir anıyı taşıyorsun.
Bir gülüş, bir söz, bir bakış…
Hepsi kalbine kazınmış,
Ama hiçbiri artık seni yaşatmıyor.
Anlıyorsun sonunda;
Bazı doğrular, yanlış bir kalpte
Sadece yara açıyor.
Ve o yara, zamanla değil…
Umudun tükendiği yerde kabuk bağlıyor.
Bir noktadan sonra ağlamak bile lüks oluyor,
çünkü gözyaşın bile hak etmeyene harcanmış.
Bir zamanlar “iyi ki” dediğin şeyler,
şimdi içini kemiren “keşke”lere dönüşüyor.
Ne kadar sevdiysen, o kadar yandın.
Ne kadar inandıysan, o kadar kırıldın.
Ve bir sabah fark ediyorsun;
Artık kimseye anlatacak bir halin yok,
Çünkü kimse o sessiz çığlığın sesini duymuyor.
Kırgınsın… ama kime, bilmiyorsun.
Ona mı, kendine mi,
Yoksa hâlâ iyi kalmaya çalışan yüreğine mi?
Belki de hepsine.
Artık biri iyi davransa bile inanamıyorsun.
Çünkü bir kez yanlış birine doğruları verdin,
ve o doğrular seni doğruluktan soğuttu.
Artık sevsen bile mesafeli,
inandırsalar bile şüpheli,
gülümsetseler bile buruk oluyorsun.
Ve en acısı ne biliyor musun?
O hâlâ hiçbir şey olmamış gibi yaşıyor,
sen hâlâ hiçbir şey bitmemiş gibi yanıyorsun.
Ve bir gün gerçekten bitiyor.
Ne sesin kalıyor titreyen, ne bekleyenin, ne umudun.
Sadece içinden sessizce geçen bir cümle kalıyor:
“Ben hak etmediğim kadar acı, o hak etmediği kadar huzur buldu.”
Artık aramazsın, yazmazsın,
ama her sessizlikte biraz daha ölürsün.
Kalbinde bir mezar olur onun adı,
üzerinde ne taş ne çiçek,
sadece suskunluk büyür.
Ve o an anlarsın…
Bazı vedalar “hoşça kal” diyemeden olur,
bazı yaralar da asla kabuk bağlamaz.
Çünkü bazı doğrular, yanlış bir insanda öldüğün gündür.
Bir gün geliyor…
Kalbin bile senden vazgeçiyor.
Artık ne bekliyorsun, ne umut ediyorsun,
sadece nefes alıyorsun — yaşamak zorunda olduğun için.
İçinde hâlâ onun sesi,
ama dışın bomboş bir sessizlik.
Bir gülüşüyle var ettiğin dünya,
şimdi bir hatıra enkazı.
Kendine bile yabancılaşıyorsun.
Çünkü o gidince sadece birini değil,
kendini de kaybettin.
Ve en acı gerçek şu:
O, seninle yaşadıklarını unuturken huzur buldu,
sen, unutmamaya mahkûm bir kalpte tükendin.
Artık aşk değil, acı yaşıyorsun;
sevgi değil, sızı taşıyorsun.
Ve o sızı, her gece seni diri diri yakarken
tek bir cümle kalıyor dudaklarında:
“Ben onun için yanarken, o başkasının ışığında ısındı.”