1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
188
Okunma
Ah, benim körler ülkesinde ayna satan kalbim,
Kaç kere anlattım sana, anlamadın.
Yıllardır aynı pazar yerindesin,
Etrafında binlerce insan,
Ama hiçbiri kendi yüzüne bakacak kadar cesur değil.
Sen yine elindeki aynayı tutuyorsun usulca,
Belki biri geçer de görür diye,
Belki biri durur da anlar diye.
Oysa burası öyle bir ülke ki,
Herkes birbirinin karanlığını seviyor.
Kimse ışığa tahammül edemiyor artık,
Çünkü ışık yüzleri gösteriyor,
Ve yüzler, zamanla kirleniyor insanda.
Ben sana kaç kere söyledim:
“Bırak satmayı, sakla şu aynayı,
Kimsenin gözü yok artık gerçeğe.”
Ama sen inat ettin,
Her sabah kalbini bir tezgâh gibi açtın,
Ve her akşam biraz daha kırık, biraz daha eksik kapattın.
Bir zamanlar ben de senin gibiydim,
Birine bir şey göstermek isterdim,
Bir sıcaklığı, bir rengi, bir masumluğu…
Oysa ellerim bomboş kaldı.
Bir yüz aradım,
Bir ses, bir nefes.
Bir suyun içinden bana bakan bir yüz olsun istedim.
Ama her baktığımda sadece ben vardım,
Ve benden arta kalan o sessiz insan.
Onu aklıma getirecek onca şey var şimdi;
Bir yağmur kokusu,
Bir sabahın serinliği,
Bir dağın ardında kaybolan akşam ışığı,
Bir türkünün son kıtası,
Bir isli kahve fincanı.
Ama yanıma getirecek hiçbir şey yok.
Ne bir mendil kaldı,
Ne bir mektup,
Ne de “gitme” diyen bir bakış.
Kırlarda yürürdük bir zaman,
O söylerdi, ben dinlerdim.
Rüzgâr saçına dokunur,
Ben o rüzgârı bile kıskanırdım.
Sonra bir gün, öyle sessiz gitti ki,
Arkasından ne ağlayabildim,
Ne de adını anabildim.
Yalnızca bir boşluk kaldı geriye,
O boşluğu taşır gibi yaşadım yıllarca.
Şimdi, her akşamüstü yüreğimde bir pazaryeri kurulur,
Bir yanda satılmamış aynalar,
Bir yanda unutulmuş sevdalar.
Ben hangisiyim, bilmiyorum artık.
Bir elma gibi ısırılmış bir yarım kalp miyim,
Yoksa toz içinde bir hatıra mı,
Biri bulsa da “bu benim” dese diye bekleyen?
Ah, bu şehirler ne çok unutmayı öğretir insana.
Unutmak bile bir alışkanlık olur,
Ve hatırlamak, bir suç gibi.
Bir akşamüstü tren geçer uzaktan,
Ben içimde o trenin sesini duyarım.
Bir istasyon kalır içimde hep,
Hiç inilmeyen, hiç varılmayan bir yer.
Yine bir gece vakti,
Bir lambanın altında oturuyorum,
Cebimde eski bir fotoğraf,
Kalbimde senin suskunluğun.
Bütün caddeler senin gidişine açılıyor,
Ve ben hangi sokağa dönsem,
Aynı yalnızlıkla karşılaşıyorum.
Belki bir gün,
Bir kör eline alır o aynayı,
Ve ilk kez, bir başkasını değil,
Kendini görür içinde.
İşte o an anlayacak,
Ne büyük bir bedeldir sevmek,
Ve ne ağır bir sessizliktir sevilmemek.
Ben o sessizliği içtim yıllarca,
Bir yudum su gibi,
Bir yudum umut gibi.
Geceleri yastığım taş kesildi,
Sabahları yüzümde biriken hüzün,
Artık bana benzemiyor.
Ah, benim körler ülkesinde ayna satan kalbim,
Sen satamadıkça ben eksildim,
Sen kırıldıkça ben sustum,
Ve sonunda ikimiz de unuttuk:
Niye başladığımızı,
Kimi beklediğimizi,
Kime inandığımızı.
Şimdi biri geçse yanımdan,
Desem ki, “Bakar mısın şu aynaya?”
Korkar, kaçar gider,
Çünkü yüzünü görmek,
Yüreğini taşımaktan zordur bazen.
Ben kalırım yine aynı yerde,
Kırık bir tezgâhın başında,
Bir umutla bir kederi tartıp dururum.
Belki biri alır diye,
Belki biri anlar diye.
Ama bilirim,
Artık kimse kendine bakmaz bu ülkede.
Ve ben, körler ülkesinde,
Ayna satan son kalbim.
Kadir TURGUT
5.0
100% (3)