0
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
189
Okunma
Demir Parmaklıklar Ardında
Duvarlar sağır, kapılar dilsiz,
Geceler uzun, sabahlar ışıksız.
Dışarıda hayat, gürül gürül akıyor bensiz,
Zamanın küf kokan kutusundaki adam.
Bir öykü var bu beton dörtgende hapis,
Yanımda eski bir ranzanın gıcırtısı,
Başucumda biriken okunmuş mektupları
Hepsi aynı özlemle, aynı hüzünle yazar.
Her gün, aynı gökyüzü, daracık avludan,
Sanki bir fırça çalınmış, mavisi çalınan.
Çocukluğumun renkleri, gençliğimin baharından,
Şimdi uzak bir rüya, kapıların ardı.
Ne bir çiçek kokusu, ne bir dost eli,
Hasretinden prangalar eskiten bu deli,
Gözlerinde birikmiş, yaşanmamış seneleri,
Dışarıya uzanan, görünmez pençeler.
Anılar şimdi en keskin bıçak,
Vurur kalbe her dakika, her alacakaranlık.
Ama içerde, küçücük bir umut filizi görülebilsem,
Yeşerir inatla, direnir o kışa, o dumanlı denize.
Beklerim o günü, demir kapı açılır durur,
Ve öyküsü biter, gökyüzü ondan sorulur.
O zaman anlarım ki, en büyük hürriyet huzur,
Ne bir rütbe, ne bir taç, sadece memleket.
5.0
100% (4)