Uludağ’ın etekleri duman, Her taşında hatıram var inan. Yeşil türbende dua ettim yarım, Bursa’m sensiz ben nasıl dayanayım?
Bursa’m hasretim sana, Rüzgârın bile kokar bana. Gönlümde saklı her sokağın, Bir yanım hep sende kalan.
Çınar altında geçti gençliğim, Heykelde sustu son gülüşüm. Setbaşı geceleri, hüzün dolu an, Geri dönsem yine orda kalırım inan.
Bursa’m hasretim sana, Rüzgârın bile kokar bana. Gönlümde saklı her sokağın, Bir yanım hep sende kalan.
Gürsu’dan geçerim, yağmur iner sessiz, Mudanya’da dalga vurur deniz. Her adımda bir anı, bir ses, Bursa’m sensiz gönlüm perişan, çaresiz…
Bursa’m hasretim sana, Bir sevda gibi içimde yana. Yıllar geçse bile unutmam asla, Bursa’m, canım, gönlümde yara…
Paylaş:
6 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Orhan Veli yaşasaydı, eminim senin bu dizelerini bir köşeye not eder, sonra bir akşamüstü Setbaşı’nda çayını karıştırırken sessizce mırıldanırdı. Çünkü senin şiirinde onun sevdiği o samimiyet, o içtenlik, o “dost meyhanesi kadar gerçek” hava var. “Rüzgârın bile kokar bana” demişsin ya, işte orada durdum uzun uzun… Çünkü bir şehri, bir zamanı, bir insanı özlemek tam da böyle bir şey. Gözle değil, kokuya sinen anılarla hatırlamak… Senin dizelerinde sadece Bursa yok; bir ömrün izi, bir kalbin titremesi, bir hasretin zarafeti var. Şiirin nakaratı gibi dönen o “Bursa’m hasretim sana” dizesi, sanki bir türkü gibi akıyor. Ne fazla süslü, ne eksik… Tam ayarında. Yalın ama derin. Tıpkı Orhan Veli’nin dediği gibi: “Ne atom bombası, Ne Londra Konferansı, Bir elmanın içindeki kurt kadar Meselem yoktu dünyada.” Senin meselen Bursa olmuş; ne güzel mesele bu. Duyguyu öyle sade, öyle gerçek anlatmışsın ki, okuyan herkes kendi şehrini, kendi kaybını, kendi gençliğini bulur bu dizelerde. Yüreğine, kalemine sağlık dostum. Bursa’yı böyle içten anlatabilmek, sadece sevmekle değil; yaşamakla olur. Ve sen belli ki Bursa’yı yaşamışsın, hem de her yağmurunda, her taşında, her rüzgârında…
Bir gün Bursa’ya döneceğim, Uludağ yine dumanlı olacak, Belki bir simit alacağım Heykel’den, Belki de yalnızca bir martıya bakacağım uzun uzun. Setbaşı’nda bir köprü göreceğim, Altından geçen su, çocukluğumu hatırlatacak. Bir yanım geçmişe tutunacak inatla, Bir yanım “boşver” diyecek, Orhan Veli gibi. Çınaraltı’na oturup iki çay isteyeceğim, Biri sana, biri içimdeki suskunluğa. Bursa kokacak her yudum, Kahverengi, yeşil, biraz da hüzün rengiyle. Senin dizelerin düşecek aklıma o an, “Bursa’m hasretim sana” diyeceğim içimden. Rüzgâr saçlarıma dokunacak usulca, Ve ben, sanki senden bir mektup almış gibi Biraz gülümseyeceğim, biraz susacağım.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.