Başlangıcı, geçmişin derinliklerinde bulunan!
Pek çok eskiye uzanan!
Öncesiz.
Ekim ayında!
Yaprakların, güneşin yedi rengine büründüğünü!
İnsanoğlu ilk, ne zaman fark etmiştir acaba?...
Bilir misin?...

Bir,
Ekim anaforu...
Para vermeden!
Hiç emek harcamadan!
Yolsuz olarak elde edilen güç
içinde..
Tüm çocuk mahsumiyeti ile...
O, temiz yüreklilerin,
Saklambaç oynadığını, hiç gören olmuş mudur ki?...
Acaba?
Ya gören olmuşmudur?...

Düşünmeyi ve duyguları yanıltan
Gözbağı,
Kimin gözlerini,
Ekim gecesine çevirmiştir?
Sımsıkı, korkuya yakalanan çocuk kimbilir ne hissetmiştir, acaba?
Üzgün müdür?...

Ayın hangi şekli,
Ekim ayında görünen aydan daha zarif olabilir?
Hangi ayın aşk duvarı bu kadar güzelleştirir?...
Ayı, hilal halinde hangi duygu bu kadar güzel anlata bilir?
Her akşam, hilal şeklinden hangi duygu?...
Hangi insan etkilenmez ki?...
Hangi seven?...
Aşık olan insan tarafından,
Elleri ve yürekleri gökyüzüne uzanarak!
Buğulu gözlerle yalvarıp, ağlamamaktadır?...
Varmıdır acaba?...

O hilal, hangi sevda ateşi ile?...
Hangi zorluklardan geçerek,
Dolunaya erişmektedir?...
İşte bu ayda,
Toprağın koynuna sokulur tüm karışık duygu tohumları..

Eyyy!
Hıdırellez’in bereket tohumları!
Koca kış acaba, nasıl örter gecelerinizi?...
O gecelerde ay hilal iken, nasıl salınır göğünüzde?
Nasıl bir duygu bırakır içinizde...
Hangi ayda böyle karmaşık duygularla kabarır, açar, büyür, yürekleriniz de?
düşünmeyi ve
Duyguları yanıltan bir dert ile, nasıl yürür aşka yolculuklar?...
Dinçer DAYI