0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
101
Okunma
Bir garip yolcuyum hayat yolunda,
Ne başlangıcım belli, ne varacağım yer.
Bir yanım umutla yanar hâlâ,
Bir yanım çoktan kül olmuş şehirler gibi sessiz.
Güneş doğuyor bazen,
ama bana hep geç kalıyor.
Rüzgârlar dostum olmuş,
konuşmadan anlatıyorlar seni.
Bir vakit vardı —
gözlerinde cennet sanırdım dünyayı.
Şimdi aynı gökyüzü,
bana mezar kadar uzak.
Ne zaman birine “merhaba” desem,
sanki vedalaşmış gibi olurum içimden.
Ey nazlı yâr,
sen bilmezsin,
ben o günden beri
her sokağın taşında izini ararım.
Bir adım atarım, senden kaçarım;
bir adım daha, sana yaklaşırım.
Kendimden kurtulamam, çünkü
seninle başlamış bir yoldur bu,
ve sonu sensizliktir.
Yol uzun,
omzumda yorgun bir akşam var.
Bir sigaranın dumanı kadar ömrüm,
bir nefeslik vuslat kadar kısa.
Bir kahvede oturur yaşlı bir adam,
benim hikâyemi anlatır bilmeden:
“Sevmiş, yanmış, sonra susmuş.”
İşte o benim.
Bazen düşünüyorum,
belki de herkes biraz garip yolcu bu hayatta.
Kimi aşkla yanar, kimi özlemle donar,
ama herkes birini unutamadan yürür.
Benim unuttuğum kimse olmadı —
sadece isimler değişti, acı aynı kaldı.
Yolun kenarında solmuş bir çiçek gördüm geçenlerde,
eğildim, ellerimle doğrulttum.
İçimden bir ses dedi ki:
“Senin gibi o da beklemiş birini.”
O an anladım —
benim bütün dualarım,
artık gelmeyecek olanlara yazılmış.
Bir garip yolcuyum hayat yolunda…
Ne kimse anlar yorgunluğumu,
ne de ben anlatabilirim tam.
Kelimeler biter, yollar bitmez;
bir tek içimdeki yangın değişmez.
Ve eğer bir gün
rüzgâr adımı bir duvarın dibine bırakırsa,
bil ki ben,
sevmekten ölmedim —
sevilmeden yaşlandım sadece.
Yine de,
her sabah yeniden çıkarım yola.
Çünkü yol bitse de umut bitmez.
Bir garip yolcuyum, evet —
ama hâlâ bir mucizeye inanırım:
Belki bir gün,
bir dönemeçte,
sen çıkarsın karşıma,
ve ben susmayı unuturum.
5.0
100% (2)