1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
217
Okunma

I-Arayışın Çöküşü
Sevdiğim…
Bir yüzünü çevir de bak,
Gözlerimde ne kadar yıl biriktiğini gör.
Bir damla umut kalmışsa içinde,
Bil ki o da seni beklemekten yoruldu.
Gökyüzü artık sessiz,
Bulutlar bile susmuş konuşmamak için.
Rüzgâr, eski duaların küllerini taşır,
Ve her esintide bir “ah” savrulur uzaklara...
Yorgunum…
Sadece bedenen değil, ruhen.
Bir zamanlar seni ararken
Kendimi kaybettim ben.
Şimdi bulduğum her şeyde eksiliyorum yeniden...
Ey sevdiğim,
Bu güneş bir gün kararır mı bilmem,
Ama ben, her gün biraz daha soluyorum.
Yıldızlar dökülür mü gökten,
Dağlar yürür mü bilinmez;
Lakin insan kalbi, bazen bir sessizlikte
Tüm dünyayı yıkabilir içinde...
Bir zamanlar ne güzeldi hatırlıyor musun?
Gözlerin bir dua gibi inerdi kalbime,
Ben de inanırdım:
“Bu sevda sonsuzdur” derdim içimden.
Ama sonsuz olan ne aşk, ne bizmiş;
Sadece Allah’mış…
Biz unuttuk, oysa hep biliyorduk...
Şimdi orman sustu,
Çakallar nöbette değil,
Aslan başını eğmiş tahtında.
Krallar, kendi borçlarını ödemekle meşgul,
Krallıklar bile yorulmuş artık.
Ve senin gözlerin hâlâ arıyor
Bir hayalin içinde kaybolmuş bilmem kine arıyor...
Sular kaynıyor,
Toprak titriyor,
Gök bile başını eğmiş artık.
Diri diri gömülen masumiyetin sesi
Göğe yükseliyor,
Ama kimse duymuyor.
Ve senin gözlerin…
Hâlâ arıyor,
Sanki bulunca her şey düzelecekmiş gibi bakıyor...
Oysa her şey bitti,
Biz bile bitmeden tükendik.
Sevdiklerimiz kaldı bizsiz,
Biz de kendimize kaldık sevgisiz.
Bir damla yaşla dirilir mi sanırsın
Küllerle dolmuş kalbimiz?
Ey Yaradan!
Sen bilirsin bu hâli,
Sen görürsün bu yorgunluğu.
Biz ararken kaybettik seni,
Kaybettikçe sana döndük yeniden.
Belki de bütün arayış,
Bir fark edişin bahanesiydi...
Şimdi rüzgâr al götür ne kaldıysa,
Küllerimizi savur göğe…
Belki orada yeniden can buluruz.
Çünkü biliyorum,
Hiçbir göz, O’nun nurundan başka bir ışıkta
Gerçek huzuru bulamayacak.
II-Sükutun eşiğinde Yalnızlığın Hakikati
Bir sessizlik var içimde…
Ne bir kuş sesi dokunuyor göğsüme,
Ne de bir dua yankılanıyor eski duvarlardan.
Sanki âlem bir anlığına sustu,
Ve bütün sesler “insan”ın içinden çekildi.
Yalnızım,
Ama korkunç bir yalnızlık değil bu.
Kendini dinleyen bir ruhun,
Kendi yankısıyla yüzleştiği an gibi.
Artık anlıyorum,
Kalabalıklar içindeyken susmak başka,
Allah’la baş başa kalmak bambaşka…
Bir zamanlar kalabalıkta kaybolmakla övünürdük.
Şimdi sessizliğin rahmetini arıyoruz.
Çünkü ne kadar gürültü varsa,
O kadar uzaklaşmışız huzurdan.
Ey Yaradan,
Senin sessizliğini duymak bile bir nimetmiş.
Biz bağırdık, çağırdık, istedik…
Ama sen hep sustun,
Çünkü sustuğunda bile konuşuyordun.
Biz ise dinlemeyi bilmiyorduk.
Bir köşeye çekildim,
Ne dünya var artık önümde,
Ne de geçmişin yaraları.
Bir nefesle sanki her şey duruyor,
Ve o nefeste sadece Sen kalıyorsun.
İşte o anda anlıyorum:
Yalnız değilim.
Hiç olmadım.
Yalnızlık…
Bir öğretmenmiş meğer,
Bize kendimizi anlatan.
Kimi susarken olgunlaşır,
Kimi konuşarak tükenir.
Ben artık susmayı öğrendim.
Çünkü sustukça duyuyorum:
Kalbimin kıyısında akan ilahi bir ses —
“Ben buradayım…”
Ey kalbim,
Daha neyin peşindesin?
Aradığın O değil miydi hep?
Bir dost, bir ses, bir huzur…
Hepsi O’ndan, hepsi O’ydu.
Biz sadece yanlış yerlerde aradık.
Bir damla gözyaşı dökülürken şimdi,
Sanki bütün ömür orada yıkanıyor.
Yalnızlık temizliyor beni,
Kırıyor, döküyor, ama arındırıyor da.
Küllerimden bir nur yükseliyor sanki,
Henüz tamamlanmamış bir doğuşun haberi gibi.
Ey Rabbim,
Ne yorgunluk kaldı içimde,
Ne de kavga.
Sadece Sen varsın,
Ve ben, Senin sükûtunda huzur buluyorum.
Artık anlamış bulunuyorum:
Yalnızlık bir yokluk değilmiş,
Bir çağrıymış —
Kalbe düşen sessiz bir davet…
“Gel, artık arama.
Ben zaten sendeyim.”
III-Kalbimizden dirilişin Sırrı
Ey sevdiğim…
Bir zamanlar yorgun gözlerimiz
Umudu ararken kayboldu değil mi?
İşte şimdi, her şeyin küllerinde
Bir ışık belirmeye başladı sessizce.
Küller…
Eskiden yıkılanlar, tükenenler,
Şimdi toprağın altında bir sır gibi duruyor.
Ama o sır, ölü değil, doğmakta olanın habercisi.
Çünkü her bitiş, her kayıp,
Bir dirilişin başlangıcıdır aslında.
Gözlerim artık aramıyor,
Artık bakıyor, görüyor ve kabul ediyor.
Sevgi, kavuşmakla ölçülmüyormuş meğer,
Sükûtla, sabırla, yüreğin derinliğinde yeşeriyormuş.
Bir rüzgâr geçti,
Ve külleri savurdu göğe.
Ama o savruluş, yeni bir nefesin habercisi.
Artık her adım, geçmişin yükünü taşımıyor;
Her adım, yarına açılan bir kapı…
Ey Yaradan,
Senin nurunla gördüm artık:
Hiçbir göz, O’nun ışığı olmadan
Gerçek huzuru bulamaz.
Hiçbir kalp, O’na dönmeden
Tam anlamıyla dirilemez.
Ve işte, kalbim yeniden atıyor,
Her atış bir teşekkür,
Her nefes bir teslimiyet.
Küllerimizden doğuyoruz…
Küçük bir umutla,
Sessiz bir sevgiyle,
Ve her şeyden önce,
O’nun varlığıyla.
Sevdiğim…
Artık bil ki, aradığın ne varsa,
Hepsi sende, hepsi bizdeydi zaten.
Kaybolan her şey, bir gün kendi yerini bulacak.
Ve gözlerimiz…
Artık yorgun değil,
Artık sadece görüyor,
Sadece hissediyor,
Ve sadece seviyor…
Hayat böyle bir sır aslında:
Yitirdiklerini bir gün bulur,
Yorulmuş gözler,
Küllerinden dirilirken...
Ve biz,
Yeniden…
Doğarız...…
Erol Kekeç/07-10.10.2025/Sancaktepe/İST
5.0
100% (2)