13
Yorum
26
Beğeni
5,0
Puan
233
Okunma
Bu şiir, insanın kendi küllerinden yeniden doğuşunu anlatır.
Yorgun bir dünyanın içinde, umudu ve vicdanı simgeleyen beyaz bir kuşla başlayan diriliş yolculuğudur.
Her dizesi, insanın içindeki karanlığa karşı bir ışık yakar.
Ve sonunda, size hatırlatır:
“İnsan, yüreğini vicdanını unuttuğunda başlar kıyamet.”
Küllerimden Doğan Sabah...
Bir gün, gökyüzü bile yorulur,
rüzgârın dili susar,
ve şehir, kendi yankısından utanır.
Kaldırımlarda bir çift eski ayakkabı,
zamanın nabzını dinliyor hâlâ;
bir çocuk düşürmüş gülüşünü yola,
bir kadın, bir damla umudu cebine saklamış.
Ben oradaydım dostum,
bir duvarın ardında
yüzyıllardır unutulmuş bir dua gibi beklerken,
birden,
bir beyaz kuş indi avuçlarıma.
Kuş mu, yoksa bir vicdan mıydı
anlayamadım.
Her tüyünde bir insanın suskunluğu vardı,
her bakışında bin şiirlik bir yalnızlık.
O an anladım,
insan, acısını en sessiz yerinde taşır.
Bir gölge geçti ardından.
Belki geçmişim,
belki de hiç var olmayan bir “ben”.
Tozun içinden baktım hayata;
bir mezar taşı gibi dimdik duruyordu dağlar.
Gökyüzü,
bir anne gibi ağlıyordu çocuklarına,
çünkü kimse dönmüyordu eve.
Sonra rüzgâr değişti,
adı “umut”tu bu sefer.
Bir çiçek, taşın kalbinden fışkırdı ansızın,
ve ben anladım:
hiçbir karanlık sonsuza dek sürmez.
Bir işçi cebinden ekmeğini bölüp kuşa verdi,
bir genç kız saçlarına sabır ördü,
bir dede dua etti sessizce;
ve dünya,
bir anlığına yeniden insan oldu.
Ey zamana sığınan yürek,
senin harflerinden yapılmış bu şehir.
Yıkıldığında sen,
sokak lambaları da sönüyor.
Çünkü bir kelimenin bile ölümü,
bir kıtanın susuşudur aslında.
Ben şiiri gördüm,
bir kadının gözyaşında;
bir çocuğun taşla çizdiği kalpte;
bir işçinin paslı elinde gördüm.
Şiir,
hayatın unuttuğu her yerde nefes alıyordu.
Ve her dize,
bir mezar taşıyla bir doğum çığlığı arasındaydı.
Bazen,
bir dağın sessizliğinde arıyorum kendimi.
Ben Nevis dağında,
bir kuş ötüyor hâlâ:
“Uyan, insan!”
diyor,
“Uyan, çünkü aşk, hâlâ bir ihtimaldir.”
Ben,
küllerimden doğan her sabahı selamlıyorum.
Her kaybedişte biraz daha insan oluyorum.
Ve biliyorum dostum;
bütün savaşlar,
içimizde başlar önce.
Şimdi,
bir kentin göğsüne başımı yaslıyorum.
Tüm sokaklar, birer mısra gibi titriyor.
Bir dilenciyle bir filozof,
aynı taşın üzerinde ısınıyor.
Ve ben
ellerimle göğe bir şiir asıyorum:
“İnsan, yüreğini unuttuğunda başlar kıyamet.”
Sonra gülümsüyor gökyüzü,
bir çocuk kahkahası kadar saf,
bir annenin duası kadar sessiz...
Bir kuş, yine geçiyor başucumdan;
kanadında şu söz varj yalnızca:
“Küllerinden doğan sabahı unutma,
çünkü şiir, insanın en son kalan kalbidir.”
Ali Gün
İngiltere
5.0
100% (22)