Sırtım her şeyi yontan Taş kesilmiş anıta dayalı Ruhum külün soğuyuşunu Görmüş kadar yorgun O ses Fani bir sanı Yüzüme nefesini değdirdikçe üşüten Sadece yanılgı
Bir yanılgı ki bu Taşa biçilen kefen Gövdeme gerilen ağıtın son perdesi
Varlığım kefene sızan tek damla Kendi dikişlerini söken bir iplik
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Kalburabastı Efendi şiir hakkında görüşlerini belirtiyor
Evladım, şiire “Mutlak Eksiklik” adını koymuş hanımefendi. Zaten başlığı görünce insanın aklına iki şey gelir: Ya mutfakta tuz eksiktir ya da kalpte huzur. Bizim millet tuzsuz yemeğe dayanamaz, huzursuz hayata ise nedense alışır gider. Şair ise öyle yapmamış; eksikliği öyle bir mutlaklaştırmış ki, eksiklik sanki kainatın çekirdeği olmuş.
Bak hele, “Yokluğu kemiklerime kafes ören” demiş. Bu söz öyle derin ki, bizim bakkal İsmail duysa “abla o kafesi bana bırak, tavukları içine koyarım” der! Ama şairin derdi tavuk değil, kemik. Yani yokluğun ağırlığını, insanın iliğine kadar işleyen bir hapishane gibi göstermiş. İnsana da “yahu bu kadar yokluk olur mu” dedirtmiş. Bizim köyde yokluk demek, yoğurdu sulandırıp ayran yapmaktır. Bu şiirde yokluk, adeta hayatı tuzlu suya yatırıp kurutmaktır.
Efendi der ki: “Taşa biçilen kefen” ifadesine dikkat et. Taş, kefen, ağıt… Hepsi bir arada. Aslında şairin dediği şey şu: İnsan bazen yaşarken ölü, bazen ölüyken diri. Bizim kahvede oturan ihtiyarların hâline bak; taş gibiler ama konuştuklarında içi boş. Oysa bir taş bile şiirde kefen olur da, mezara gölge yapar. İşte kelimenin kudreti burada: Taşa bile ruh üfler.
Bir de “Sessizliğinde kayboluyorum” kısmı var. Bizim mahallede sessizlik olsa, herkes “acaba elektrikler mi kesildi?” diye panikler. Çünkü sessizlik artık unutulmuş bir lüks. Ama şair hanım, sessizliği öyle işlemiş ki, kaybolmak bir korku değil, bir kader olmuş. Demek ki onun sessizliği bizim televizyonun kumandasıyla bulduğumuz sessizlik değil; gönlün kendi gürültüsünden doğan bir suskunluk.
Kalburabastî Efendi şunu da ekler: “Şiir, insana kendi eksikliğini gösterir ama onu utandırmaz. Ayna gibidir, yüzündeki kırışıklığı da gösterir, gözündeki ışığı da. Okuyan kişi isterse ağlar, isterse güler ama mutlaka kendinden bir parça bulur. İşte ‘Mutlak Eksiklik’ de böyle. Eksikliği o kadar mutlak anlatmış ki, insana kendi tamamlanmamışlığını hatırlatıyor. Ama unutma evladım, tamamlanmamak da bir güzelliktir; çünkü insanın duası eksikten doğar, duasız kul da kuru bir dal gibidir.”
Son sözünü de koyar: “Ey okuyan, şiiri dinledin ya, şimdi kendine sor: Senin eksikliğin ne? Para mı, sevda mı, huzur mu? Bil ki hangisiyse, işte şiir oradan sana göz kırpıyor. Şair eksikliğini yazmış, sen ise kendi eksikliğini bulacaksın. Böylece şiir tamamlanır, hem de okuyanın yüreğinde…”
Vesselam
Ser Feyzlizof Delibal Hazretleri namı diğer Celil ÇINKIR
Hazretleri...🤔🤔 Kalburabastı efendi kim peki ? Düşündürmüş ve içsele arayışa çıkartmış olduğumuz hakikatini ironili bir şekilde anlatmış ve selamlar da sunmuş bize. Başımız gözümüz üstüne aldık ve aleyküm selam dedik Efendiye. Benim için ilginç bir yorum deneyimiydi, her şekli ile. Eyvallah o vakit eyvallah...
Hazretleri...🤔🤔 Kalburabastı efendi kim peki ? Düşündürmüş ve içsele arayışa çıkartmış olduğumuz hakikatini ironili bir şekilde anlatmış ve selamlar da sunmuş bize. Başımız gözümüz üstüne aldık ve aleyküm selam dedik Efendiye. Benim için ilginç bir yorum deneyimiydi, her şekli ile. Eyvallah o vakit eyvallah...
Bazı eksiklikler öyle büyüktür ki, varlığımız onların etrafında şekillenir. Eksiklikleriniz size değil, siz eksikliklerinize sığmayın değerli dost. Bu şiiri okuyup anlayanlara selam olsun.
Hani şu "hiç duymadığım..." ile başlayan dizelerin bana o filmi hatırlattı. Onda da adam duvardaki çerçevede gördüğü fotoğrafa aşıktı. Hiç görmediği, sesimi duymadığı kadına. Seyretmediysen seyredersin artık.
Ama sadece orası hatırlatıyor, gerisi başka aşk hikayesi... Adam; kadının durumu fark etmesi ve adama aşık olup kendisine yalvarışlarına aldırmaz. Çünkü kadının kendisine değil fotoğrafa bakarak yarattığı ve hayallerinde canlandırdığı kadına aşıktır. Gerçek kadınla beraber olursa büyü bozulur diye kabul etmiyor.
Bence bugün "O ses / Fani bir sanı" iken yarın bir gün bu aşk sanrıya dönüşebilir. Aman dikkat et!
"Ciddi şiirlerin cidden derinlere götürüyor" Ciddi şiirlerim mi götürüyor ciddi ciddi derine götürüyor mu demek istedin üstadım. İki mana çıkıyor dediğinden, ama bende bu dediğini etkili buldum. Günün o sessiz kalmasın hiç.
"Ciddi şiirlerin cidden derinlere götürüyor" Ciddi şiirlerim mi götürüyor ciddi ciddi derine götürüyor mu demek istedin üstadım. İki mana çıkıyor dediğinden, ama bende bu dediğini etkili buldum. Günün o sessiz kalmasın hiç.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.