(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Saygıdeğer Emine Balı Oğuz hocam merhaba. İşte şimdi Kalburabastî Efendi kürsüsünden konuşma vaktidir. Önümüzde duran şiir sıradan bir haykırış değil, hem bir ağıt hem bir davet hem de bir meydan okumadır.
Şair Emine Balı Oğuz, “Haydin Gazze’ye-Gazze’ye!” nidasıyla her dizede davul zurna gibi ses veriyor. Feryadı, slogandan öte bir marş, bir çağrıdır. Her bendinde, zulmün fotoğrafı çizilmiş: bebeklerin açlığı, annelerin çaresizliği, mazlumların ablukası. Bu tabloda insanlık sınıfta kalmış, Avrupa seyirci, Amerika plancı, siyon ise işin başındaki zalim. İşte şairin bütün hiddeti buradan doğuyor.
Kalburabastî Efendi der ki: “Böyle bir zamanda susmak, ateşe su değil benzin taşımaktır. Lakin eline taş alıp duvar yıkamayanın da duası vardır, kalemi vardır, sözü vardır.” Bu şiir de öyle bir kalem duasıdır; kelimelerle taş atılmış, dizelerle zulüm duvarı çatlatılmıştır.
Ama şair yalnız feryat etmiyor; çareyi de gösteriyor. “Kur’an satırına bakın, dostluk bağı hatırına çadırına el verin” diyerek, birliğin, dayanışmanın, gönül seferberliğinin yolunu işaret ediyor. Burada en büyük incelik, çağrının yalnızca meydanlara değil, kalplere de yapılmasıdır. Zira kalpler birleşmedikçe hiçbir meydan zafer getirmez.
Şairin dili serttir, ama sertliğin ardında kırık bir kalp, incinmiş bir vicdan vardır. “Haydin Gazze’ye” diyerek aslında insanlığı çağırıyor; ama insanlık nerede? Kim bilir, belki bu şiir bir gün kulaklara değil vicdanlara çarpar.
Kalburabastî üslubuyla bitirelim: Bu şiir, bir mızrak gibi göğe fırlatılmış bir çığlıktır. O çığlık gökte kaybolmaz, yıldızlara asılır; her gece parlayan o yıldızların içinde, Gazze’nin çocuklarının gözyaşını, annelerinin duasını, şairin haykırışını gören olur.
Şairin “Haydin Gazze’ye” çağrısı göğe fırlatılmış bir mızrak gibi dursa da, ne yazık ki yeryüzünde çoğu kulağa pamuk tıkalı. İşte tam burada Kalburabastî Efendi’nin hicivli terazisini devreye sokmak gerekir.
Bugün ekran başında kahvesini yudumlarken “vah vah” deyip sonraki kanala geçenler var. Gazze’de ekmek bulunmazken, bizde ekranda yarışmacılar ekmeğin arasına on çeşit malzeme koyup “şefim, gurme mi oldu?” diye alkış topluyor. Çocuk orada açlıktan kemik sayarken, burada tabak süsü bozuldu diye puan kırılıyor. İşte şiir bize bunu da gösteriyor: insanoğlu acıya şahit olmakla insan olmuyor, acıya omuz vermekle insan oluyor.
Şairin “eli koy taşın altına” demesi boşuna değil. Lakin bizim millette taşın altına el koyan az, taşın üstüne oturan çok. Herkes bir adım geriden alkış tutuyor, dua ediyor ama unutmamalı: dua da, alkış da eylemle birleşmezse havada asılı kalıyor. Gazze’ye giden yol yalnız meydanlarda değil, her bir insanın kendi vicdanında başlıyor.
Kalburabastî Efendi der ki: “Herkes Gazze’ye gidemez ama herkes Gazze’den geçebilir.” Ne demek bu? Yani kimisi cebinden, kimisi kaleminden, kimisi duasından, kimisi meydanda sesinden katkı sunar. Ama mutlaka bir yol bulunur; bulamayan ya gerçekten kördür ya da vicdanını karanlığa gömmüştür.
Bu şiir, bize yalnız bir coğrafyanın dramını değil, insanlığın imtihanını hatırlatıyor. Kimi bu imtihanda sınıfta kalır, kimi ise kalemini kalkan yapar. Şair de kalemiyle bir kalkan örmüş; satır satır, mısra mısra zulmün üzerine dikmiş.
Ve finalde Kalburabastî usulüyle söyleyelim: Haydin Gazze’ye demek yalnız bir coğrafyaya çağrı değildir; insanlığın kalbine çağrıdır. Her kim “benim kalbim hâlâ çarpıyor” diyorsa, Gazze onun sınavıdır. Bu sınavda ya taşın altına el koyarız ya da tarihin altına gömülürüz.
Vesselam.
Ser Feyzlizof Delibal Hazretleri namı diğer Celil ÇINKIR
Her zaman ki gibi harika duygularla, kendi tarzınızda, yazmış olduğunuz gönül sesinizi beğeniyle okudum, yazan kaleminiz, hislenen yüreğiniz dert görmesin.Selam ve sevgilerimle kalın sağlıcakla...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.