0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
87
Okunma
Bir zamanlar,
Bir kadın vardı —
Saçlarında akşamın rengi,
Sesinde bir sır saklı.
Bir adam vardı —
Kalbi bir göl gibi,
Nehirleri o kadına akar.
Bir yaz akşamı tanıştılar.
Güneş, ellerinin arasından süzülürken
Kadın dedi ki:
“Beni unutma.”
Adam gülümsedi,
“Unutmak mı?” dedi,
“Seni unutmaya ömrüm yeter mi?”
Günler geçti,
Rüzgâr adlarını unuttu,
Ama kalpler birbirine alıştı.
Adam her sabah dua ederdi,
Kadın her gece yıldızlara bakardı.
İkisi de aynı şeyi söylerdi sessizce:
“Bu kalp, bu kadar sevdayı nereye sığdırır?”
Sonra bir gün,
Yollar ayrıldı.
Ne kavga, ne veda,
Sadece bir sessizlik.
Kadın uzaklara gitti,
Adam aynı yerde kaldı —
Ama yer, artık başka bir yerdi.
O gece gökyüzüne bakarken fısıldadı:
“Seni unutmaya ömrüm yeter mi?”
Zaman, sabrı öğretir derler.
Oysa bazı sabırlar,
Bir ömrü sessizce tüketir.
Adam her gün biraz daha sustu,
Biraz daha eksildi içinden.
Yine de kalbinde bir ses yankılandı durmadan:
“Seni unutmaya ömrüm yeter mi?”
Bir gece,
Yağmur başladı —
Sanki gökten değil, içinden yağıyordu.
Adam kendi kendine fısıldadı:
“Belki o şimdi mutludur.”
Sonra ekledi:
“Benim unutuşum da onun huzuru olsun.”
Ama kalbi cevap verdi:
“Seni unutmaya ömrüm yeter mi?”
Yıllar birbirine karıştı.
Adam yaşlandı,
Ellerinde çizgiler,
Gözlerinde uzak bir mavilik.
Bir gün aynaya baktı,
Ve kendi yüzünde onu gördü.
“Demek ki,” dedi,
“Unutmak, bazen dönüşmektir.”
Ama içinden yine geçti o cümle,
Bir dua gibi, bir ağıt gibi:
“Seni unutmaya ömrüm yeter mi?”
Gün batarken,
Toprak kızardı,
Gökyüzü kederle eğildi.
Adam son kez mırıldandı:
“Unutmaya çalışmadım seni,
Sadece sessiz kaldım biraz.”
Rüzgâr esti,
Bir dal kırıldı,
Bir yaprak yere düştü.
O yaprağın altında,
Bir çift isim yazılıydı:
“Unutmadım.”
Ve o günden sonra
Her akşam,
Güneş biraz daha geç battı.
Çünkü bir kalp,
Unutmayı reddettiği sürece
Zaman da dururmuş.
Ve her duruşta,
Bir yankı duyulurmuş göğün derinliğinde:
“Seni unutmaya ömrüm yeter mi?”
5.0
100% (3)