7
Yorum
30
Beğeni
5,0
Puan
249
Okunma
onun suçu yok
bütün kabahat benim
bile bile ben dokundum
aşkın kadife tenine
aşk yanığı ellerimle
o kösnül düğmeyi çözüp
ben uzandım
o yasak meyveye
kum fırtınaları dizildi yollarıma
elimde abanoz ağacından bir asa
ayağımda deve derisinden bir çarıkla iz sürüp
gölgesini aradım vahasız çöllerde
her kabusu hayra yorup
her imkansızı mümkün kıldım
belki bir seraptı aradığım
belki de aşktan öte bir hakikat
az’dı çoğalttım
küçüktü büyüttüm
her kahrına “yârden gelmiş hoş gelmiş” dedim
her acısını öptüm alnıma koydum
ki…
çölde kaybolmuş bir gemiydi o
kızgın kumlarda kurtarılmayı bekleyen ve
yelkenlerini sadece aşka açıp
heybesinde sadece aşk olanları taşıyacak
hayalet bir gemi…
ille de bir suçlu arıyorsanız
suçlu benim
öyle vakur
öyle asil duruyordu ki o tozlu çölün ortasında
bakışına
gülüşüne
sigara içişine
küfredişine
gülünce zemheride çiçek açtırıp
ağlayınca gözlerinden çığ düşürüşüne
kör kütük aşık oldum
içimde saraylar kurdum ona
Tac Mahal’i kıskandıran
ayak bileklerine gümüş hal hal
uzun ince parmaklarına yakut yüzük aldım
Frenk diyarından
Obsidyen karası saçlarına taksın diye
safran çiçeği buldum acem illerinden...
aşksızlıktan kırıldım da
dilim telaffuz etmedi adından başka bir adı
teninden başka bir teni
kaldırmadı yüreğim
onun aşkından başka bir aşkı
yok saydım
yalnızmışım
yaralıymışım ne gam
mecruh hayvanlar gibi acımı yaladım da
vazgeçmedim ondan
bir gün bile
yolumdan dönmedim
onun suçu yok
ben sevdim…
5.0
100% (14)