1
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
90
Okunma
Evden kaçtım, sanki zincirlerimden kurtulur gibi,
Sokaklar bana özgürlük vaadetti, şehirler umutla süsledi.
Ama bilmedim ki her yol, içimde bir mezar açacak,
Her adım, yüreğimi ateşe atacak.
Ev mi beni yaktı, ben mi evin duvarlarını yaktım,
Hangi anıya sırtımı döndüm, hangi hatırayı sattım?
Kaçtıkça özgürleşeceğim sandım,
Ama uzaklaştıkça kendimi zincirle boğazladım.
Ey duvarların sessizliği,
Ey pencerelerden taşan çocukluğumun çığlığı,
Ben sizi susturmak istedim,
Ama siz benim içimde bağırdınız, kan kustunuz.
Bir lokma ekmeğe burun kıvırırken,
Şimdi gurbetin taşını kemiriyorum.
Bir gülüşü sıradan görürken,
Şimdi yabancı yüzlerin soğukluğunda üşüyorum.
Uzaklık, bana meydan okuyan bir cellat,
Ben ona kafa tutarken, o içimi lime lime doğradı.
“Kaç” dedim kendime, “kaç ki kurtulasın”
Meğer kurtuluş sandığım yol, dipsiz bir uçurumdu.
Yüreğim yanıyor, ama ateşi ben yaktım,
Evden uzaklaştıkça değil,
Evimden koparken içimde bir ormanı yaktım.
Şimdi küllerin arasında yürür gibiyim,
Ayağım yanıyor, nefesim yanıyor, gözlerim kanıyor.
Ben mi ihanete uğradım, yoksa ben mi ihanet ettim?
Bilmiyorum.
Tek bildiğim, evden uzaklaştıkça kalbimin bağırdığıdır:
“Özgürlük sandığın şey, özlemin başka adıdır.”
5.0
100% (1)