0
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
106
Okunma
Evi yanıyordu,
çatılar çığlık çığlığa çökerken
o ilk kez ısındığını sandı.
Titreyen bedenine değil,
üşüyen ruhuna dokundu o alevler.
Bir ömür soğuk odalarda yaşadı,
camlardan hep rüzgâr girdi,
hiçbir soba içini yakmadı.
Sevgi diye sarıldığı kollar
kül kadar soğuktu,
ekmek kadar taş.
Şimdi isyanla baktı göğe:
“Demek ki yanmadan ısınmıyormuş insan!
Demek ki kaybetmeden kavuşulmuyormuş.”
Alevler tırmandı perdelerden,
tüm geçmişi kavurdu.
O ise içinden gülümsedi,
çünkü yıllarca beklediği sıcaklık
ancak yıkıntılardan doğdu.
Sevindi mi?
Evet, sevinci de acısı kadar yanlıştı.
Ama yanlışlar da bazen
doğruların en çıplak yüzüydü.
Yanmakla ısınmak arasındaki farkı
o gece öğrendi.
Bir daha kimseye sığınmadı,
çünkü biliyordu:
Bazen evini kaybedersin,
ama sonunda kendini bulursun.
5.0
100% (2)