0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
86
Okunma
Karanlığın kucağında bekliyorum,
Zaman ağır, nefesim bile hırsız.
Düşlerim parçalanmış cam gibi,
Her kırık, bir kayıp, bir hayal yitirilişi.
İçimde bir fırtına var,
Gürültüsü sessiz, ama yıkıcı.
Kendi gölgemle tartışıyorum,
O bile vazgeçtiğimi söylüyor.
Duvarlar konuşuyor,
Ama dilini anlamıyorum.
Her köşe, geçmişin hayaleti,
Her adım, geçmişe dönüş yolu.
Yalnızlık bir zincir,
Kollarımı bağlayan soğuk bir demir.
Ama zincirin ucunda bir soru:
“Hala savaşacak mısın?”
Savaşmak…
Kime karşı? Kendime mi,
Yoksa dünyaya mı?
Her nefeste kaybolan umut,
Daha da büyüyor, bir gölge gibi.
İçimdeki çukur derinleşiyor,
Dibi görünmez bir karanlıkta.
Ama düşmeye devam ediyorum,
Kendi ellerimle kazdığım boşlukta.
Bir yankı geliyor içimden:
“Sen buradasın, demek hâlâ varmışsın.”
Belki çöküş bitti sanıyordum,
Ama asıl sınav şimdi başlıyor.
Her gece, göğsümde ağır bir taş,
Her nefes, hatıraların tuzağı.
Yalnızlığın denizi beni yutmaya çalışıyor
Ama dalgalar bile beni tanıyor artık.
Acının sesi, yüreğimde ritim tutuyor,
Her vuruş, bir hesap, bir hatırlatma.
Kendi karanlığımda bir yol çiziyorum
Ve kaybolmayı öğreniyorum yavaşça.
Ama fark ettim ki,
Karanlık, yalnızca korkutucu değil;
O, öğretici, bekleyici,
Ve bazen, en acı öğretmen.
Gözlerim karanlığa alışıyor,
Adımlarım bilinmeze atılıyor.
Her kırık, bir işaret,
Her yara, bir harita hâline geliyor.
Çukurun derinliği beni biçimlendiriyor,
Kendime bakmayı, yüzleşmeyi öğretiyor.
Ve artık biliyorum ki
Asıl mücadele, içimdeki boşluğu kabullenmek.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ
(20 Eylül 2025)