2
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
156
Okunma
...BİR ZAMANLAR BİZ...
Hayalleri dantel gibi işleyen, küçük sevinçlerle büyük hayaller kuran bir genç kızdım eski zamanların,bir elinde danteli, bir elinde kitabı olan...
Sessizliğe sığınır, hayallerimi ince ince işlerdim o ilmiklerin arasına.
Her ilmik bir dua, her sayfa bir umut…
Ah o seksenler… doksanlar…
Sanki başka bir zamanın içinde, başka bir dünyanın insanıydık biz.
Sabahları radyodan ezgilerle uyanırdık.
Evin mutfağından gelen çay buharı, annenin o tanıdık sesiyle birleşince huzur olurdu.
Babalar sabahları sessizce çıkardı evden,dilinde dua, kalbinde helallik…
Gölgesi yeterdi..Bir bakış bin nasihat..
O zamanlar televizyon kumandasızdı…
Bir kanalı değiştirmek için yerimden belki on kere kalkardım ama hiç yüksünmezdim.
Çünkü o sade hayatın içinde bir huzur vardı, ne eksik hissederdim ne fazla isterdim.
Penceremden dışarı bakardım bazen…
Tüllerin ardından, zarifçe göz süzerdim o sessiz sokaklara. Ne gürültü vardı ne telaş…
Her şey yerli yerindeydi, insanlar gibi.
Bahçelerde güller, duvar diplerinde sarmaşıklar… Sokaktan geçen her yüz tanıdık, her selam içtendi.
O devirde sevmek, edep isterdi.
Yanakların kızarır, dilin tutulurdu.
Seven bilirdi yerini, susarak severdi.
Şarkılar ’Mihriban’ dı…
Söz geçmezdi gönüle ama gönül geçerdi zamanla kendine.
Gönlümde, bir gün gelecekte güzel ahlaklı bir beyefendinin hanımı olmanın hayali vardı.Edeple bakacak, sözüyle değil haliyle sevdirecek bir adam…
Allah’a beraberce kulluk edebileceğim,hakkı hatırlattığında gücenmeyen,sükûnetiyle evimi mescide çeviren bir adamla aynı yolda yürümek.
Birlikte sabah namazına uyanmak mesela…
Ben onun kahvesini yaparken o kitap okusa..
Evimiz rıza kapısı, kelâmımız sükût içinde dua da...
Aşkı lafla değil,hâlle bilen,yaşatan...
Göğsüne başımı koyduğumda,tüm gamımı silip,dertlerimin mahcup olduğu bir adam..
Ve en güzeli…
Bu dünya geçip gittiğinde,
"Rabbim, bu nimeti bana ahirette de nasip et" diyeceğim bir eşin hayaliydi..
Arkadaşlarım olurdu mesela, sessizce gülüştüğümüz,birbirimizin gözünden hâl okuduğumuz kız arkadaşlarım…
Kış gelince sobayı kurardım, üstüne de bir demlik ıhlamur koyardım.
İçine biraz tarçın, bir parça da dua..
Yanıma otururlardı,ince belli bardaklara ikram ederdim ıhlamuru.
Yanına lokum koyardım bazen iki pötibör arasına..
Tatlısı basit, ama muhabbeti derin olurdu..
Gülüşlerimiz sobanın çıtırtısına karışırdı.
Birimizin gönlüne dert düşse, hep birlikte üşürdük.
Zaman yavaş akardı…
Kimse yetişmek için değil, yaşamak için yaşardı.
Şimdi her şey hızlı, her şey gürültülü…
Ama gönlüm hâlâ o yavaş akan günlerde, o ince dantelli perdenin arkasında, o sobanın çıtırtısında…
O devrin güzelliklerini anlatmaya ne kelâm kâfi gelir ne kalem..
Sadece gözlerim doluyor, bir de dudaklarımdan dökülen şu cümle;
Bazı devirler geri gelmez evet,
Ama o devrin insanı olmaktan da hiç vazgeçmemeli.
Zira sükûnetin, edebin, duanın kıymeti
ancak bu çağın gürültüsünde anlaşılır…
5.0
100% (5)