1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
93
Okunma
Avlunun taşları, geceyi dizlerine yatırmış
Bir kandil titriyor, rüzgârla zikreder gibi.
Kayıp bir aşkın kokusu, gül yapraklarından sızıyor
Ve her nefeste, koca bir “hiçlik” yankılanıyor içimde.
Adını anmadan sevmenin ağırlığı
Bir dergâhın sessizliğinde büyüyor.
Kervanlar geçiyor uzak ufuklardan
Ama senin ayak izlerin hâlâ eşiğimde duruyor.
Kalbim, bir semazenin dönerken unuttuğu bir yol artık,
Aşkı ararken, Yaratan’a varmaktan başka yol kalmaz.
Boş bir bakışının ucunda kaybettim yönümü,
Ama belki kaybolmak O’na en yakın olmaktır.
Gecenin ortasında eski bir ney sesi,
Bir yarayı okşar gibi dokunuyor ruhuma.
Sanki her notada senin fısıldayan adın,
Sanki her sessizlikte Rabb’in sırları var.
Toprak, secdeye varan alnımın sıcaklığını saklıyor;
Bir duanın yarım kalan harflerinde buluyorum seni.
Biliyorum, vuslat bu dünyaya sığmaz,
Aşk, ikimizin de üstünde bir emanetmiş aslında.
Ve şimdi, gece ile sabah arasında
Bir dua gibi asılıyorsun göğsümde.
Ne sen tamamen kayıpsın, ne de ben bütünüyle kendini bulmuş;
Sadece vuslatın sır kapısında bekleyen iki soğuk nefesiz.
Adem Önal…
5.0
100% (1)