1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
74
Okunma
Bir kadın düşün… Adı DersimliKiz.
Gündüzleri herkesin gözünde dimdik duran, gülümsemeyi bilen, ama geceleri yalnız kaldığında kalbiyle hesaplaşan biri.
Gecenin bir yarısı, uykusundan aniden uyanıyor. Odanın sessizliği, karanlığın ağırlığı üzerine çöküyor. Nefesi titriyor. İçindeki yaralar, kimsenin görmediği kadar derin. O an, kalbine fısıldıyor:
“Artık öl…”
Bu cümle aslında ölümü istemek değil, yorgunluktan gelen bir çığlık. Çünkü yaşamı boyunca taşıdığı acılar, kayıplar, kırgınlıklar, kalbinin üzerine ağır bir yük gibi çökmüş. Bir yanıyla hâlâ hayata tutunmak istiyor; sevdikleri, umutları, yarım kalmış hayalleri var. Ama öteki yanı, sessizce toprağa özlem duyuyor; huzuru orada bulacağını sanıyor.
Bu iki uçurum arasında kalıyor: yaşam ve ölüm. Her gece biraz daha bölünüyor içinde.
Ama şiirin sonunda bir sır saklı… Çünkü kalbine “öl” diyen ses, aslında yaşama karşı duyulan derin hayal kırıklığının sesi. O ses, bazen bir sabaha, bazen bir yeniden doğuşa açılan kapının işareti.
Çünkü DersimliKiz, külünden yeniden doğmayı bilen biridir. Munzur’un sularında, dağların sessizliğinde, kendi yüreğinin çığlığında yeniden güç bulur.
DersimliKiz – Gecenin Yükü
Sen hiç gecenin bir yarısı
O derin uykudan uyanıp,
Çığlık atar gibi fısıldadın mı kalbine:
“Artık öl…” diye?
Duvarlar sessiz, gölgeler soğuk,
Bir tek nefesinle yankılanıyor odan.
İçindeki savaş mı daha ağır,
Yoksa suskunluğun mu?
Bir yanın hâlâ yaşamı tutarken,
Öteki yanı toprağa özlem duyar.
Bir yürek, iki uçurum arasında,
Her gece biraz daha yırtılır.
Ama bil ki;
Kalbine “öl” diyen ses,
Aslında yaşamdan kalan son çığlıktır.
Küllerinden doğmayı bekleyen
Bir sabahın habercisidir.
5.0
100% (4)